Lila
Mayıs 11, 2023
Dünya – Samsara – Oyun döngüsü
Ağustos 22, 2023
Hepsini Göster

Vesilecilik ve Müterafıkçılık

Ateş yakıcı mıdır yoksa Allah her seferinde ateşle birlikte ateşin yakmasını da yarattığından biz ateşin böyle bir özelliği mi var sanıyoruz?

Bu tartışmadaki görüşler skalasında “vesilecilik” ve “müterafıkçılık” olarak isimlendirilen iki önemli pozisyon var. Ali Sebetçi, “Mutlak Gerçek ve Sonsuz İmkân”da Stanford Encyclopedia of Philosophy‘nin Occasionalism sayfasından aşağıdaki pasajı çevirerek alıntılamış (conservationism “korunumculuk”, concurrentism “müterafıkçılık”, occasionalism ise “vesilecilik” olarak çevrilmiş):

[Bu skalanın] bir ucunda, ilahi nedensel müdahaleyi asgari seviyede tutan korunumculuk vardır. Korunumculuğa göre Tanrı, cevherlerin varlığını [sahip oldukları] güçle birlikte korur ve mahlukat, doğal etkisini nedensel anlamda aktif bir biçimde yerine getirirken Tanrı’nın [doğal olaylara] katkısı uzak veya dolaylı [kalır]. Başka bir deyişle, Tanrı’nın nedensel katkısı, yalnızca söz konusu yaratığın varlığını veya özünü (esse), [sahip olduğu] güçle birlikte korumaktan ibarettir ve mahlukun nedensel etkisi, belli bir anlamda, açıkça Tanrı’ya değil yaratığa aittir. [Skalanın] diğer ucunda, ilahi nedensel faaliyetin azami dereceye çıkarıldığı ve mahlukat için nedensel bir etkinliğin var olmadığı vesilecilik vardır. Bir vesileci için tek gerçek nedensellik türü ilahi etkinliktir. Mahluklar, Tanrı’nın, doğadaki tüm etkileri doğrudan ve derhal ortaya çıkaran biricik etkinliğine sadece vesile olurlar. Müterafıkçılar [ise] doğal bir etki meydana geldiğinde buna Tanrı ve mahlukun birlikte ve anında neden olduğunu düşünürler. Tipik bir biçimde mahluka atfedilen doğal etkilerin ortaya çıkmasına, Tanrı ve mahlukun her ikisi doğrudan karışır ve [bunlar] birbirleriyle “uyum içindedir”.

Schuon ise “Bir Merkeze Sahip Olmak”ta konuyla ilgili olarak Eş’arî görüşünü (vesilecilik) sert sözlerle eleştiriyor ve düşey ve yatay nedensellikten bahsediyor. Ayrıca ayette Hz. İbrahim’i yakacak ateşe “serinlik ol” denilmesini de ateşin yakıcı bir tabiata sahip olduğuna delil olarak zikrediyor.

Sebetci bu konuda Schuon’un görüşünü açıklarken bir yerde şu ifadeleri kullanıyor:

(…) perennial metafiziğe göre Tanrı, yakma etkisini, düşey (ilahi/metafiziksel) bir tarzda cevhere yerleştirir ve o cevheri değiştirmediği sürece bu etki söz konusu varlığı tanımlayan aktif unsurlardan (kabiliyetlerden) birisi olarak kalır. Dolayısıyla bu etkinin (yatay/fiziksel nedenin) reddedilerek yeniden ikinci bir ilahi/metafiziksel (düşey) nedenle değiştirilmesini gerektirecek mantıksal bir neden yoktur.

Belki bu tartışmada bilgisayar oyunlarını metafor olarak kullanmanın bir yararı olabilir. Bir bilgisayar oyununda bir kılıcın düşmana vereceği hasar programlanır. Oyun çalışırken oyuncu kılıcı düşman üzerinde her kullandığında önceden programlanan kurala uygun olarak düşmana hasar verir. Burada kılıcın etkin bir tesiri olduğundan söz edilebilir mi? Mecazen konuşulursa söz edilebilir, hakikatte ise oyunu çalıştıran bilgisayar kendisindeki programa uygun olarak her seferinde kılıcın sebep oluyor gözüktüğü bu sonucu yaratır. Kılıç aslında kesmez, bilgisayar (bu kelimeyle hem yazılım hem donanımı birlikte kastediyorum) hem kılıcı hem düşmanı hem bunların birbiriyle ilişkisini her an bilir ve sonuçları da buna göre yaratır. Kaldı ki “gerçek” manada ortada ne bir kılıç ne de bir düşman vardır. Ama bu da yine tamamen gerçeği nasıl tanımladığımıza bağlı.

Bu bilgisayar oyunundaki kılıç örneğinde yatay nedenin aslında bulunmadığı ve her bir detay için aslında düşey bir neden bulunduğu görülebilir. Bilgisayar her an tüm sistemi bizzat ayakta tutuyor olmasa ne kılıç keser ne oyuncu hareket edebilir; hatta bunların içinde bulunduğu sanal alem o anda mahvolur.

Ali Sebetci yazısının devamında doğal nesneler ile doğal nedenlerin aynı gerçeklik seviyesinde olduğundan ve bunları iki ayrı kategori olarak değerlendirmenin yanlışlığından bahsetmiş. Özeti şu cümlede bulunabilir: “Doğa, sadece birbirlerinden kopuk doğal varlıklardan oluşmuyor, bu varlıkları bir ağ gibi örerek içine alan doğal nedenlerden de oluşuyor.” Bu söylediğine katılmamak çok zor. Tam da bu nedenle aslında doğal nesneler de -aynı doğal nedenler gibi- gerçek değildir diyebiliriz (Bu konuda Eş’arî ve Maturidî kelamı ne diyor maalesef bilmiyorum). Yukarıdaki bilgisayar oyunu örneğine dönersek kılıç ve kılıcın verdiği hasar arasında ontolojik bir fark yok. İkisi de bilgisayarın çalıştırdığı ve varlık verdiği şeyler. Aralarındaki tek fark detaylarda. Örneğin kılıç ekranda bir görüntü oluşturacak şekilde çalıştırılırken verdiği hasar ekrana yansıyan bir grafik olarak çalıştırılmıyor.

Bu düzene korelasyon ya da kuvvet demenin bir önemi yok, gerçek olup olmadığının önemi var.

Sebetci’den yaptığım bu alıntı aslında meselenin düğümü gibi. Bence de düzen var, bunun isminin önemi yok ama gerçek olup olmadığı konusunda ise önce gerçeklikten ne kastettiğimizi konuşmak lazım.

1 Comment

  1. Musa Deliorman dedi ki:

    Verdiğiniz örnekle çok daha iyi anlamış olduk. Çok güzel bir yazı teşekkür ederiz.Bunları okumak ve oyun üzerine tefekkür etmek nedense içime bir mutluluk veriyor.Bana nedense aczimi hatırlatıyor. Yazılarınızın devamını bekliyoruz, teşekkürler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir