30. Söz’de “Ene”nin iki vechinden bahsedip örnekler verdikten sonra üç seyahatten bahsediliyor. İlk iki yolda eşyaya yaratıcı rolü veren ve kendini malik zanneden eneden bahsedilmiştir. Biz ilk ikisini değil üçüncüsünü incelemeye çalışacağız. Her üç seyahatinde başlangıç noktası sahrada başlamasıdır. Bu sahra dünyaya atıf olduğunu söyleyerek devam ediyoruz ve üçüncü seyahati incelemeye koyuluyoruz.
Said Nursi ikinci seyahatinden sonra yine sahraya getirilmiştir ve etrafına baktığında asansör gibi muhtelif tarzlarda bazı tayyare, bazı otomobil, bazı zenbil gibi şeyler görüyor. Said Nursi da birine atlayıp, bir dakika zarfında bulutun üstüne çıkıyor.
“Gayet güzel, müzeyyen yeşil dağların üstüne çıktım. O bulut tabakası, dağın yarısına kadar gelmemişti.”
Burada durarak bu iki cümleyi incelemeye çalışacağız. Öncelikle müzeyyen kelimesinde bir atıf olduğu kanaatindeyiz. Müzeyyen kelimesi süslendirilmiş, ziynetlendirilmiş manasına geliyor. Ziynet kelimesi de mücevheri akla getiriyor. Zira mücevherat gibi değerli eşyalara ‘ziynet eşyası’ diyoruz. Sonrasında ise Said Nursi süslendirilmiş ziynetin renginin de yeşil olduğunu söylüyor. Bu da kaçınılmaz olarak akla ‘Zümrüt’ü getiriyor. Devam ediyoruz.. Said Nursi konum olarak bu yeşil dağların üstündedir ve “O bulut tabakası, dağın yarısına gelmemişti” diyor. Yani Said Nursi yeşil dağların üstünde çok daha büyük bir ‘DAĞ’ dan aşağıdaki dağlara bakıyor. DAĞ’dan bakınca bu dağların hükmü ancak tepe olabilir.(Kalbin) Zümrüt tepeleri. Yukarıdan aşağıya bakan için aşağısı bir zümrüt bahçesini andırır. Demek Zümrüt bahçesinin de üzeri varmış. Said Nursi Kastamonu lahikasında bu geldiği üçüncü yola tekrardan geldiğini belirtip buradakinden(30. Sözde bahsedilmeyen) farklı olarak şu ayrıntıyı veriyor.
“Bak, üçüncü yolumuz: Şu dağlar üstünde durmuş olan şehbazi.”
Şahbaz sözlük manası iri ve beyaz doğan kuşu manasındadır. Risalelerdeki çeviride de bu “şahbaz” kelimesinin çevirisi kullanılmıştır. Lakin burada geçen kelime “şehbaz”dır. Şehbaz kelimesini incelemeden önce bir örnek vererek şehbaz kelimesini ondan sonra incelemek istiyoruz. Şehsuvar kelimesi iki kelimenin birleşiminden meydana gelir; şeyh ve süvari. Kelime manası olarak şehsuvar süvarilerin efendisi demektir. Şehbaz kelimesininde bu şekilde bir birleşimden meydana geldiğini düşünürsek; baz Farsça’da kuş anlamına gelir. Şehbaz da bu manadan kuşların efendisi anlamına yani ANKA kuşuna işaret ediyor olabilir. Yukarıda bahsettiğimiz zümrüt tepelerin üzerinde durması itibari ile de ZÜMRÜDÜANKA ya işaret ediyor olabilir.
Kuşların Efendisi: ANKA Kuşu
Otuzuncu sözden devam edelim. Said Nursi ” O bulut tabakası, dağın yarısına kadar gelmemişti.” cümlesinden sonra ; “en latif bir nesim, en leziz bir ab-ı hayattan bahsediyor. Yani çok güzel bir rüzgarın arasından geçtiğini ve lezzetli bir ab-ı hayat olduğunu söylüyor.Daha sonrasında önceki seyahatlerinden bahsederek yolculuklardan birinin; tabiata saplanan, eşyaya(tabiata) yaratıcı nazarıyla bakanların yolu olduğunu; diğer yolun ise meşşaiyyun yolu olduğunu yani enenin kendine malik olduğunu söyleyenlerin yolu olduğundan bahsediyor. Şimdi yazımızı toparlama adına bazı cümleleri madde madde yazarsak;
Zümrüt Bahçesi
Zümrüt Bahçesi
Bulutların dağları(tepeleri ve DAĞ’ı) sardığı(öptüğü) yer
En leziz bir ab-ı hayatın bulunduğu yer
………………………………..
Zümrüt bahçesi(nden yukarı) ile giderken latif bir rüzgarın arasından geçirir.
Zümrüt bahçesi
Zümrüt bahçesi
Kendini(Ene) meşaiyyunların(başkalarının) gördüğü gibi görmeme
Eşyaya tabiatperest(başkalarının) nazar ettiği gibi nazar etmeme
………………………………..
Zümrüt bahçesi(nden yukarı) ile gidilirse latif bir rüzgarın arasından geçirir.
Zümrüt bahçesi
Zümrüt bahçesi
………………………………..
………………………………..
………………………………..
Zümrüt bahçesi(nden yukarı) ile gidilirse latif bir rüzgarın arasından geçirir.
Zümrüt Bahçesi
Zümrüt bahçesi
Bu yazdıklarımızı birisi ingilizceye çevirip, boşlukları güzelce doldurmuş;
Emerald Garden
Emerald Garden
If you go where the clouds kiss the mountains
You might find there a pot of fold a honey jar
You wont find there your passion kindled
Emerald Garden come with me take you there through crystal wind
Emerald Garden
Emerald Garden
I have not been as others saw me
I have not seen as others saw things
Breezes softly have spoken to me
Emerald Garden come with me take you there through crystal wind
Emerald Garden
Emerald Garden
So have no fear your task is ended
Your soul will fly higher than the skylark
You too will be as glided butterflies
Emerald Garden come with me take you there through crystal wind
Emerald Garden
Emerald Garden
https://www.youtube.com/watch?v=EDBdqwRzBAE
BARIŞ MANÇO
“Nick the chopper” yazısında geçen Barış Manço bu albümdeki ”Emerald Garden”ı KAF dağını görüp de mi yazdı ve bu nasıl gerçekleşti? sorusundan yola çıkarak yazdım. Emerald Garden şarkısında da skylark tabiri geçiyor. Skylark da toygar kuşu manasına geliyor. Said Nursi Kastamonu Lahikası’nda ab-ı leziz kavramını kullanıyor ve ab-ı lezizden bal(şarkıda da geçtiği gibi) olarak da bahsediyor. Said Nursi ile Barış Manço aynı yerlere mi gitti yoksa birbirlerinin izdüşümü yahut izçıkımı olan farklı yerlere mi gitti ya da birbirinden tamamen farklı bir yerlere mi gitti bilemeyeceğim. Sadece fark edebildiğim benzerlikleri vurgulamaktı amacım. Yazıda daha derin manaları veyahut yanlış olan yerleri(tamamı dahil olmak üzere) fark edebilirler diye okuyucuların beğenisine sunulmuştur.