İnsan ve Ağaç 5
Mart 10, 2017
Zümrüt Bahçesi
Mart 27, 2017
Hepsini Göster

Gökler, Yer ve İnsan-4: Şükür

Bir önceki yazımızda tek gözlü dehanın(Deccal’in) insanlığı çağırdığı “ikinci düşüş” olarak adlandırılan sanal alemden bahsetmiş; bunu tek gözlü dehanın zemine nankörlük perdesi çekeceği ile irtibatlandırıp, Matrix filminden bir örnek vermiştik. Akabinde bu nankörlük perdesinin sonucu olarak filmdeki et yeme sahnesindeki gibi ademi tercih etmenin tam şükürsüzlük olduğunu belirtmiştik. Bu yazımızda, görsel bir çağda yaşamamız itibari ile şükür meselesini inceleyeceğiz.

İnsan bu dünyaya anne karnından hiçbir şey bilmeyerek gelir. Sonraki safhalarda duyarak, görerek öğrenmeye başlar. Kur’an-ı Kerim‘de bu anlattığımızla ilgili bir ayet vardır.

“Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”   Nahl Suresi-78

Allah bize şükredebilmemiz için verdiği üç cihazattan bahsediyor. Kulaklar, gözler ve kalp. Bu üç azayı kullanarak şükür yolu gösteriliyor insana. Bu üç aza için şunu söyleyebiliriz.

“Duydum(ayetlere kulak verdim) , Gördüm(ayetlerdeki gibi bir kainat düzenini), hissettim(öyle olduğunu onayladım), şükrettim(Kainat sahibine).”

Demek ki insan Kur’an-ı Kerim ayetlerini dinlese, kainata o gözle baksa ve hissetse tüm bunların sahibini, O’nu görecek. O zaman şükredecek alemlerin Rabbi Allah’a. O zaman boş gelmeyecek kedilerin mırlaması, o zaman görecek yıldızları deveran ettiren Rabbi’nin ayetlerini ve hissedecek kainatın kendine musahhar edildiğini ve şükredecek bunları ona verene.

Nahl suresindeki ayet insanın anne karnındaki durumdan başlayıp kulaklar, gözler ve kalp ile devam ediyor. Bu durumu sembolize etme açısından; üç harfi inceleyeceğiz.

IMG_20170318_135645

Yukarıda birbirini takip eden üç harf vardır. Bunlar vav, fe, kaf harfleridir. Ayetle ilişkisi bakımından ilk olarak vav harfini ele alacağız. Vav harfi iki sembolü birden temsil eder. Bunlardan birincisi; anne karnındaki ceninin durumudur. İkincisi ise vav harfi insan kulağına benzemektedir. Bu vav harfine(insana) bir nokta(göz) eklendiğinde; Kur’an ayetleri ile baktığından kalp gözü ile görmeye başlar. Vav harfine bir nokta(göz) daha eklendiğinde Kur’an gözü ile görmeye başlar ve KAF’a ulaşır insan.

Şükretme meselesine değindikten sonra Bakara suresinde ve Nahl suresinde yine zikredilen üç azanın şükürsüzlükteki sıralaması şöyledir.

“İşte onlar Allah’ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. Ve onlar gafillerin kendileridir.”   Nahl Suresi-108

“Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.”   Bakara Suresi-7

Yazının ilk kısmında Nahl suresi 78. ayet için yaptığımız “Duydum, Gördüm, Hissettim, Şükrettim” çevirisini bu iki ayette şükürsüzlük için de yapacak olursak şöyle diyebiliriz;

“Görmüyorum, duymuyorum, hissetmiyorum, şükretmiyorum.”

Bu çağın hastalığı olan materyalist düşüncenin(görememenin) ve nihayetinde sebep olduğu şükürsüzlüğe karşı deva olarak gelen Risale-i Nur’da ikinci sözde görme(nazar) olayı ele alınır. İki şahsın üzerinden nazarları açısından geldikleri dünya okunmaları incelenir. Nazar olayının insanı ne kadar farklı bir halete sürüklediği ikinci sözde ortaya çıkmıştır. Yine Risale-i Nur bu devrin insanı için yazılmış olduğundan; görmüyorum, duymuyorum, hissetmiyorum ve şükretmiyorum diyen insana karşı kullandığı bir tabir vardır:

“BAK, DİNLE !”

Said Nursi bu şükürsüzlüğe sebep olan göremeyen ve duyamayan insana karşı tersine mühendislik yapmakta ve gör, duy diyerek insanı şükre yönlendiriyor. Yine Said Nursi şöyle demiştir:

“ Mevlana bu zamanda gelse Risale-i Nur’u yazardı. Ben de Hz Mevlana zamanında gelseydim Mesnevi’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevi tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır.”

Çağımız görsel bir çağ olduğundan insanlarda ilk bozulan aza(şükretme meselesi açısından) göz oluyor ve devamında kulak ile kalp de bozuluyor. Bu yüzden Said Nursi bu çağda yazılan eserinde Bak , Dinle diye hitap ediyor demiştik. Görsel bir çağ olmayan Mevlana zamanında da Mevlana da eserine şu şekilde başlamıştır: BİŞNEV(Dinle). Mevlana da kendi çağı itibari ile bir tersine mühendislik yapmış ve bozulan kulaklara hitap edip şükre sevk etmiştir inşaları. Eğer ki Mevlana bu zamanda gelse idi “Bişnev” sözünün önüne görme ile ilgili bir söz daha eklerdi kanaatindeyim.

Bakara yedinci ayette geçen “gözleri üzerinde bir perde vardır” sözünün Lemaat’tan alıntıladığımız zemine çekilecek “nankörlük perdesi” ile ilişkili olduğunu düşünüyor ve bu konudaki çalışmalara örnek vererek(Google glass gibi(Acaba ikinci sözde bahsedilen felsefe gözlüğü ile bu tür gözlük arasında bir bağ var mıdır? İlerideki yazılarda belki incelenebilir.)) tek gözlü dehadan bahsetmiştik. Said Nursi Risale’nin farklı bölümlerinde kullandığı bir tabir var. Deha-i nurani. Yani bu tek gözlü, tek hayatı anlayan dehaya bir göz daha eklenebilir mi? Bir sonraki yazımızda bu konuyu incelemeye çalışacağız…

2 Comments

  1. Omer Tahir Karahanli dedi ki:

    Berk Bey
    Vav fe kaf harflerinin yorumu için net hatirlayamadigimdan dolayi böyle oldu. Duzeltmeniz için tesekkur ederim. Ek olarak sunu eklemek istiyorum; sukursuzluk ile ilgili siralama ters gozukuyor olabilir. Ayette (Bakara-7 ve Nahl-108) kalp kulak göz diye siralaniyor ama bunu dile getiren sukursuz insan gormuyorum duymuyorum hissetmiyorum dedigi için siralama bu sekilde baz alinmistir. Zira bu insana hitap da “Bak Dinle” seklinde olmustur.

  2. berk dedi ki:

    zannediyorum ilk noktalı vav; yani f harfi akıl gözü; iki noktalı vav yani kaf kalb gözü (Kur’an’la da irtibatlı) olacak. Çok güzel tefekkürler var. Ayet ile irtibatı çok güzel bulunmuş. Tebrik ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir