Titan'dan kalkış yapan bir roket ve arkada Satürn manzarası
İkinci Bölüm – Yola Çıkış
Ekim 30, 2024
Uzaylı – 5
Kasım 24, 2024

Son yazımızda Tevrat’tan bir alıntı yapmış ve Kur’an-ı Kerim’den aynı olaya işaret eden bir ayet vermiştik. Bu yazımızda da bu şekilde bir karşılaştırma yapmayı planlıyoruz.

 

“İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB kendisine göründü. İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak, “Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma” dedi, “Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin. 5Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz.”

Adamlar, “Peki, dediğin gibi olsun” dediler”.

İbrahim hemen çadıra, Sara’nın yanına gitti. Ona, “Hemen üç sea(yaklaşık 13 kg) ince un al, yoğurup pide yap” dedi. Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı. İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken o da yanlarında, ağacın altında durdu.

Konuklar, “Karın Sara nerede?” diye sordular.

İbrahim, “Çadırda” diye yanıtladı.

O, “Gelecek yıl bu zamanda kesinlikle yanına döneceğim” dedi, “O zaman karın Sara’nın bir oğlu olacak.”

Sara onun arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu. İbrahim’le Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti. İçin için gülerek, “Bu yaştan sonra bu sevinci tadabilir miyim?” diye düşündü, “Üstelik efendim de yaşlı.”

RAB İbrahim’e sordu: “Sara niçin, ‘Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?’ diyerek güldü? RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara’nın bir oğlu olacak.”

Sara korktu, “Gülmedim” diyerek yalan söyledi.

RAB, “Hayır, güldün” dedi.”

Tevrat Yaratılış 18 :1-15

Buradaki anlatıyı biraz irdeleyecek olursak İbrahim(as)’a RAB göründü deniliyor ve üç kişi olduğundan bahsediliyor. Bu üç kişiye yemek ve su ikramda bulunmayı teklif ediyor ve adamlar bu teklifi olumlu karşılıyorlar. Burada daha dikkat çekici bir kelime var ki o da RAB kelimesidir. Biz bu kelimeyi genellikle “Alemlerin Rabbi” sıfatı ile Allah’a mahsus kullanırken burada bir adama RAB deniliyor ki bu kelime ile bizim kullandığımız kelime çelişiyor. Bu sebeple RAB kelimesini anlamına bakmak bu çelişkiyi ortadan kaldıracaktır. Rab kelimesi anlam itibarıyla Efendi demektir. Zira Tevrat’taki bölümde de Tanrı’yı niteler anlamda bir kullanımdan ziyade bir adama veriliyor bu RAB/Efendi/Lord sıfatı.Tevrat’ın başka bölümlerinde RAB Tanrı şeklinde kullanım mevcut olup bu kullanım, Tanrı’yı niteleyen bir RAB kullanımıdır.

 

“Adamlar oradan ayrılırken Sodom’a doğru baktılar. İbrahim onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.RAB, “Yapacağım şeyi İbrahim’den mi gizleyeceğim?” dedi,“Kuşkusuz İbrahim’den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak. Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye İbrahim’i seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim.” Sonra İbrahim’e, “Sodom ve Gomora büyük suçlama altında” dedi, “Günahları çok ağır.Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Bunları yapıp yapmadıklarını anlayacağım.”

Adamlar oradan ayrılıp Sodom’a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB’bin huzurunda kaldı.”

Tevrat yaratılış 18 16-22

Birazdan devamını vereceğimiz Tevrat’ın ilgili kısmında şehre gidenlerin sayısı ikidir Rab onlarla yola devam etmemiştir. Burada Kur’an-ı Kerim’den ilgili kısma bakacak olursak.

 

“(Ey Muhammed!) İbrahim’in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?

Hani onlar, İbrahim’in yanına varmışlar ve “Selâm olsun sana!” demişlerdi. O da “Size de selâm olsun.” demiş, “Bunlar tanınmamış (yabancı) kimseler” (diye düşünmüştü).

Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi.

Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi.

(Yemediklerini görünce) onlardan İbrahim’in içine bir korku düştü. Onlar, “korkma” dediler ve onu bilgin bir oğul ile müjdelediler.

Bunun üzerine karısı bir çığlık kopararak yönelip elini yüzüne vurdu. “Ben kısır bir koca karıyım (nasıl çocuğum olabilir?)” dedi.

Onlar dediler ki: “Rabbin böyle buyurdu. Şüphesiz O, hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.”

İbrahim, onlara: “O hâlde asıl işiniz nedir ey elçiler?” dedi.

Onlar şöyle dediler: “Biz suçlu bir kavme (Lût’un kavmine), üzerlerine çamurdan, pişirilmiş ve Rabbinin katında haddi aşanlar için belirlenmiş taşlar yağdırmak için gönderildik.”

Zariyat Suresi 24-34. Ayetler

“Andolsun, elçilerimiz (melekler), İbrahim’e müjde getirip “Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.

Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içinde bir korku duydu. Dediler ki: “Korkma, çünkü biz Lût kavmine gönderildik.”

İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u.

Karısı, “Vay başıma gelenler! Ben bir kocakarı ve bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Gerçekten bu, çok şaşılacak bir şey!” dedi.

Melekler, “Allah’ın emrine mi şaşıyorsun? Allah’ın rahmeti ve bereketi size olsun ey (peygamber ocağının) ev halkı! Şüphesiz O, övülmeye lâyıktır, şanı yücedir.” dediler.

İbrahim’in korkusu gidip, kendisine müjde gelince Lût kavmi hakkında bizim (elçilerimiz)le tartışmaya başladı.

Çünkü İbrahim çok içli ve Allah’a yönelen bir kimseydi.

Elçilerimiz, “Ey İbrahim bundan vazgeç! Çünkü Rabbinin emri kesin olarak gelmiştir. Şüphesiz onlara geri döndürülemeyecek bir azap gelecektir” dediler.”

Hud Suresi 69- 76. Ayetler

Burada Zariyat Suresinin 25. ayetinin tefsirinde misafirin sayısı için 3 veya 12 şeklinde rivayetlerin bulunduğu aktarılmıştır ki 3 sayısının kaynağı Tevrat olabilir.

 

“İki melek akşamleyin Sodom’a vardılar. Lut kentin kapısında oturuyordu. Onları görür görmez karşılamak için ayağa kalktı. Yere kapanarak, “Efendilerim” dedi, “Kulunuzun evine buyurun. Ayaklarınızı yıkayın, geceyi bizde geçirin. Sonra erkenden kalkıp yolunuza devam edersiniz.”

Melekler, “Olmaz” dediler, “Geceyi kent meydanında geçireceğiz.”

Ama Lut çok diretti. Sonunda onunla birlikte evine gittiler. Lut onlara yemek hazırladı, mayasız ekmek pişirdi. Yediler.

Onlar yatmadan, kentin erkekleri –Sodom’un her mahallesinden genç yaşlı bütün erkekler– evi sardı. Lut’a seslenerek, “Bu gece sana gelen adamlar nerede?” diye sordular, “Getir onları da yatalım.”

Lut dışarı çıktı, arkasından kapıyı kapadı. 7“Kardeşler, lütfen bu kötülüğü yapmayın” dedi, “Erkek yüzü görmemiş iki kızım var. Size onları getireyim, ne isterseniz yapın. Yeter ki, bu adamlara dokunmayın. Çünkü onlar konuğumdur, çatımın altına geldiler.”

Adamlar, “Çekil önümüzden!” diye karşılık verdiler, “Adam buraya dışardan geldi, şimdi yargıçlık taslıyor! Sana daha beterini yaparız.” Lut’u ite kaka kapıyı kırmaya davrandılar. Ama içerdeki adamlar uzanıp Lut’u evin içine, yanlarına aldılar ve kapıyı kapadılar. Kapıya dayanan adamları, büyük küçük hepsini kör ettiler. Öyle ki, adamlar kapıyı bulamaz oldu.

12İçerdeki iki adam Lut’a, “Senin burada başka kimin var?” diye sordular, “Oğullarını, kızlarını, damatlarını, kentte sana ait kim varsa hepsini dışarı çıkar. Çünkü burayı yok edeceğiz. RAB bu halk hakkında birçok kötü suçlama duydu, kenti yok etmek için bizi gönderdi.”

Lut dışarı çıktı ve kızlarıyla evlenecek olan adamlara, “Hemen buradan uzaklaşın!” dedi, “Çünkü RAB bu kenti yok etmek üzere.” Ne var ki damat adayları onun şaka yaptığını sandılar.

Tan ağarırken melekler Lut’a, “Karınla iki kızını al, hemen buradan uzaklaş” diye üstelediler, “Yoksa kent cezasını bulurken sen de canından olursun.” Lut ağır davrandı, ama RAB ona acıdı. Adamlar Lut’la karısının ve iki kızının elinden tutup onları kentin dışına çıkardılar.Kent dışına çıkınca, adamlardan biri Lut’a, “Kaç, canını kurtar, arkana bakma” dedi, “Bu ovanın hiçbir yerinde durma. Dağa kaç, yoksa ölür gidersin.”

Lut, “Aman, efendim!” diye karşılık verdi, “Ben kulunuzdan hoşnut kaldınız, canımı kurtarmakla bana büyük iyilik yaptınız. Ama dağa kaçamam. Çünkü felaket bana yetişir, ölürüm. İşte, şurada kaçabileceğim yakın bir kent var, küçücük bir kent. İzin verin, oraya kaçıp canımı kurtarayım. Zaten küçücük bir kent.”

Adamlardan biri, “Peki, dileğini kabul ediyorum” dedi, “O kenti yıkmayacağım. Çabuk ol, hemen kaç! Çünkü sen oraya varmadan bir şey yapamam.” Bu yüzden o kente Soar[a] adı verildi.

Lut Soar’a vardığında güneş doğmuştu. RAB Sodom ve Gomora’nın üzerine gökten ateşli kükürt yağdırdı. Bu kentleri, bütün ovayı, oradaki insanların hepsini ve bütün bitkileri yok etti. Ancak Lut’un peşisıra gelen karısı dönüp geriye bakınca tuz kesildi.

Yaratılış 19 1-26

Kur’an-ı Kerim’den ilgili ayetler

 

“Elçilerimiz Lût’a gelince onların yüzünden üzüldü, göğsü daraldı ve “Bu çok zor bir gün” dedi.

Kavmi, (konuklarıyla çirkin ilişkide bulunmak üzere) ona doğru koşa koşa geldiler. Zaten onlar önceden de bu tür çirkin işleri yapıyorlardı. Lût, dedi ki: “Ey Kavmim! İşte kızlarım. Onlar(la nikâhlanmanız) sizin için daha temizdir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve konuklarıma karşı beni rezil etmeyin. İçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?

Onlar, “İyi biliyorsun ki kızlarında bizim gözümüz yok. Sen bizim ne istediğimizi çok iyi biliyorsun” dediler.

(Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi.

Konukları şöyle dedi: “Ey Lût! Biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla ulaşamayacaklar. Geceleyin bir vakitte aileni al götür. İçinizden kimse ardına bakmasın. Ancak karın müstesna. (Onu bırak.) Çünkü onların (kavminin) başına gelecek olan azap, onun başına da gelecektir. Onların azabla buluşma zamanı sabahtır. Sabah yakın değil midir?!”

 (Azap) emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik. Üzerine de Rabbinin katında işaretlenmiş pişirilmiş balçıktan taşlar yağdırdık. Bunlar zalimlerden uzak değildir.

Hud Suresi 76-83. Ayetler

 

“Lût dedi ki: “Doğrusu siz ürkülecek bir kavimsiniz.”.

Hicr 62. Ayet

 

Uzun uzadıya olayı karşılaştırmalı okuma adına hem Tevrat’tan hem de Kur’an-ı Kerim’den ayetleri paylaştık.Olayın genel anlatımı ve konukların sayıları arasında bir paralellik bulunuyor. Detaylardaki farkları okurlarımızın nazarlarına bırakıyoruz. Hicr Suresi 62. ayette Elmalılı Hamdi Yazır “ürkülecek bir kavimsiniz” derken diğer meallerde “tanınmayan kimselersiniz” şeklinde çevrilmiştir. Ayetin orjinalinde ise kavim kelimesi geçmekte. Bunun yanında birçok meal ve ayette bu misafirler için elçi denilse de melekler şeklinde bir çeviri yapılmıştır fakat şunu biliyoruz ki peygamberler melekler hakkında en çok bilgiye sahip olan insanlardır ne İbrahim(as)’ın ne de Lut(as)’ın melek olduklarına dair bir söylemleri yok Üstelik Lut(as) korkulacak bir kavimsiniz buyuruyor. Buradan anlayacağımız bu kimselerini bildiğimiz melekten ziyade bir kavim olmaları sebebiyle melek dışı varlıklar olduğu anlaşılıyor. Peki bu gelenler kimlerdi? Bir sonraki yazımızda bu konuyu ele alacağız.

2 Comments

  1. Kerem Gökalp dedi ki:

    Acaba Sodom ve Gomora’ya yağan bu taşlardaki işaretler bulunup okunabilir mi?

    Ek olarak bir başka çeviride yazıda geçen Hud Suresi 82, 83. Ayetler aşağıdaki gibi çevrilip bir dipnot düşülmüş:

    “Azap emrimiz gelince o ülkenin üstünü altına çevirdik ve üzerlerine pişirilmiş balçıktan yapılıp istif edilmiş ve Rabbinin nezdinde damgalanmış taşlar yağdırdık. Evet bu taşlar şimdiki zalimlerden de uzak değildir.”

    (Damgalanıp istif edilme kavramı, her taşın kime ve nereye isabet edeceğinin ezelde takdir edildiğini gösterir. Yoksa bunlara tesadüfî bir tabiat olayı olarak bakmak doğru değildir. Çünkü gerçekte tesadüf diye bir şey yoktur, âlemleri yaratan yüce kudretin tasarruf ve yönetimi vardır.)

    • Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

      Kerem bey,
      Kıymetli yorumunuz için teşekkürler. Sorunuzun ikinci kısmı ile alakalı olarak ayetin yorumu, iman perspektifinden yapıldığından dolayı tesadüfi doğa olayı olmadığından bahşedilmiş. Bu böyle midir? Elbette böyledir; mesele Kader açısından ele alınacak olursa tesadüfi bir olay yoktur. Bu yorumu yapan kişi, olayı bir doğa olayı gibi yorumladigindan tesadüfe yer olmadığını ve işaretlenmiş taşları böyle yorumlaması gayet doğal ve doğrudur. Fakat bizim yorumumuz ise bu olayda bir uzay gemisinden ateşleme gibi bir durum olabilir mi sorusuydu? Bu perspektiften de işaretlenmiş taşlar yorumu yine yerine oturuyor gibi-Allahu alem-. Sorunuzun ilk kısmı ile ilgili yani bu taşlar okunabilir mi ile ilgili olarak bir ayeti sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.

      Şüphesiz bunda işaretten anlayanlar için nice ibretler/deliller/ayetler vardır.
      Hicr Suresi – 15. Ayet

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir