Bir önceki yazımızda Kur’an-ı Kerim’de geçen cin kelimesinin örtülü varlık manası ile uzaylılara işaret taşıyor olabileceği ile sonlandırmıştık. Bu yazımızda bu konu ile ilgili olarak ayetlere göz atacağız.
“Cinlerden bir topluluğun Kuran’ı dinlediği bana vahyolundu; onlar şöyle demişlerdir;” “Doğrusu biz, doğru yola götüren, hayrete düşüren bir Kuran dinledik de ona inandık; biz, Rabbimize hiçbir şeyi ortak koşmayacağız.”
“Doğrusu Rabbimizin şanı çok yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”
“Demek bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylüyormuş.”
“Şüphesiz biz, insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk.”
“Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı.”
Cin Suresi – 1-6. Ayetler
Peygamber Efendimiz’e(sav) yönlendirilen bu cin topluluğunun ifadelerine yer veriyor sıralı ayetlerde. Efendimiz(sav) gelmeden önce şirk içinde bulunduklarını, ilk iki ayetten anlıyoruz. Bunun yanında kendi içlerinde bulunan beyinsiz olan biri ( Belli ki Peygamberimizin(sav) huzurunda değil, yani oraya gelmemiş.) Allah hakkında doğruluktan uzak sözler söylediğini beyan ediyorlar ve devamında “insanların ve cinlerin Allah hakkında asla yalan söylemeyeceklerini sanıyorduk” diyorlar. Öncelikle şu söylenebilir ki bu gelenler din konusunda gayet saf ve temizler ki Allah hakkında kimsenin yalan söyleyebileceğini düşünmüyorlar. Bilemiyoruz belki de bu sebeple Efendimiz’e(sav) yönlendirilerek bir nevi mükafatlandırılmış da olabilirler. İkinci bir çıkarımımız ise, bu gelenlerin hem insanlarla hem de cinlerle irtibatlı oldukları anlaşılıyor. Bunun da bahsettiğimiz “klasik cin” kavramına tam uymayan tarafları var gibi. Sanki başka bir cins yahut yaratılışta olabileceklerine işaretler taşıyor. Üçüncü olarak da bu ayetteki sıralama dikkatimizi çekti. Daha önceden değindiğimiz Kur’an-ı Kerim’de sıralamalar dahi önemlidir, ipuçları taşırlar demiş ve bu konuda “Biz cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsin diye yarattım” ayetini örnek vererek bu ayetten cinlerin insanlardan önce yaratıldıklarına bir işaret saymıştık. Bu sıralama burada ters duruyor ve “insanların ve cinlerin” şeklinde beyan ediyorlar. Bu noktadan bakınca bu gelenlerin insanlarla temasının olduğu, belki de ilk insanlarla temasa geçtiklerini veyahut cinlerden çok insanlarla ilişkide oldukları anlamını çıkartabiliriz. Zira devamında insanlardan cinlere sığınanlardan ve sonraki ayette kulak hırsızlığı yaptıkları anlatılıyor. İçlerinde salih olanların da olmayanların da olduğu da anlatılıyor.
Kur’an-ı Kerim bazı kıssaları farklı perspektiften farklı surelerde tekrardan anlatır. Biz de bu anlatımları takip ederek cinlerle ilgili bir başka ayet grubuna göz atacağız.
“Kuran’ı dinleyecek cinlerden bir takımını sana yöneltmiştik. Onlar Kuran’ı dinlemeğe hazır olunca birbirlerine: “Susun” dediler. Kuran’ın okunması bitince, her biri birer uyarıcı olarak milletlerine döndüler.
Dediler ki: “Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.”
“Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın.”
Ahkaf Suresi – 29-31. Ayetler
30 . ayette çok daha ilginç bir bilgi geçiyor. “Biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan,gerçeğe ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.”. Buradan Musa aleyhisselam ile de görüşüldüğü ortaya çıkıyor. İsa Aleyhisselam’ın neden sayılmadığına dair Elmalı tefsirinde
“ Musa’dan sonra indirilen bir kitap, Musa’dan sonra deyip de İsa’yı söylememelerine iki ihtimal gösterilmiştir. Birincisi, Çünkü Musa aleyhisselam iki kitap ehli arasında hakkında ittifak edilen bir peygamberdir ve ona indirilen kitap Kur’an’dan önce en büyük kitaptı. İsa aleyhisselam’da onunla amel etmek üzere görevlendirilmişti. İkincisi çünkü Yahudi milleti üzereydiler. Bu ifadelerin birçok noktaları bu gizli varlıkların zannedildiği gibi sadece mücerred(soyut) şeylerden ibaret olmadıklarını bildirmekten uzak kalmıyor.”
Savımızı destekleyen ek açıklama tefsirde de ele alınmış ve cinlerin sadece soyut varlıklar olmadıkları vurgulanmıştır. Buna rağmen İsa Aleyhisselam’ın neden burada isminin geçmediğine dair yeterli bir açıklamaya rastlayamadık. Bunun bir sebebi belki İsa Aleyhisselam’ın göklerle çekilmesini gösterebiliriz ama bu da pek yeterli bir açıklama değil. Bu soruyu daha kapsamlı düşünmek için şimdilik es geçiyoruz.
Bunun yanında şu sonucu çıkarsak hata etmeyiz sanırım; ehli kitap yalnızca Yahudi, Hristiyan ve Müslüman insanlardan oluşmuyor aynı zamanda bu cinleri de kapsıyor. Bu perspektiften ehli kitaba bakış açımızı daha da genişletmekte fayda var. Bununla birlikte her kavme elçi yollanması ayetine de bu perspektif ile bakılarak, bakış açısı daha da genişletilebilir. Kim bilir belki de Tevrat’ın bozulmamış halini saklıyorlar da olabilir bu kavim yahut onlarda da bir bozulma meydana gelmiş ve bu sebeple Peygamber Efendimiz(sav)’e yönlendirilmiş olabilirler.
Sonuç olarak Kur’an-ı Kerim’den baktığımız ayetlerde cin kelimesinin sadece soyut varlıklara değil aynı zamanda uzaylı diye adlandırabileceğimiz organik canlılara da işaret ettiğini görmüş olduk Bununla birlikte ilk yazımızda Şura suresinin 29. ayetinde bir toplanma olacağından da bahsetmiştik. Bu ayete paralel bir başka ayet daha mevcuttur.
“ (Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Cuma Suresi – 3. Ayet
Bu ayeti de uzay-uzaylı açısından bakacak olursak Kur’an-ı Kerim “henüz kendilerine katılmayan başkalarına da gönderilmiştir” buyuruyor zira ilerideki bir birleşmeye, buluşmaya bir atıf da taşıyor ve bir açıdan gelen cin kavimlerine bir yandan da uzaylılar ile de bir buluşmaya işaretlerle taşıyor bu ayet. Yazımızı son bir Hadis-i Şerif ile sonlandırıp Cuma Suresi ile irtibatını siz kıymetli okurlarımıza bırakıyoruz
“ Bana dünyanızdan üç şey sevdirildi…”
Hadisi Şerif