Tao – 1
Temmuz 30, 2024
Tao – 3
Ağustos 20, 2024

Bir önceki yazımızda Vahdet-i Vücud ile Taoizm arasındaki benzerlikten bahsetmiştik. Bu iki öğretinin benzerliklerini bu yazıda ortaya koyacağız. Bu iki öğretideki birlikteliği daha rahat görebilme adına bir tablo ile İbn Arabi ve Taoizm terimlerini birlikte sunacağız.

 

 

İbn Arabi

 

Tao

Zat Mertebesi

Sırların Sırrı

İlahi Sıfatlar ve Esma

Varlık Dışılık

İlahi Faaliyetler

 Varlık, Bir

Fiziksel Gerçeklikler Katı

 On Bin Nesne

 

 

Tao’nun kelime manalarından birisi de, yol demektir. Asıl manası ise Zat kelimesini ifade ederken kullanılıyor olmasıdır. Biz de yani İslam literatüründe Allah’ı Yaratıcı’yı ifade ederken pek çok kelime mevcut iken Taoizm’de ise sadece Tao kelimesi ve bunun farklı yorumlanmaları mevcuttur. Her mertebede farklı Tao yorumlaması olmuştur lakin en nihayetinde Tao Zâta işaret eder. Bu farklı Tao yorumlarının sebebi tecrübeye dayanan yorumlar olmasıdır. Nasıl ki İslam literatüründe Allah’ı bilme yolculuğu “nefsini bilen Rabbini bilir” ile başlıyor ve insan önce kendi Rabbini bilerek başlıyorsa (buna “Personal God” da diyebiliriz). Taonun farklı yorumlanması da bu şekildedir. Bu bilmeler bilme olmasına rağmen bilmedir fakat nisbi bir bilmedir. Buradaki Rabbini bilme ile Fatiha suresindeki “alemlerin Rabb’i” biliş yönünden aynı değildir. Buradan da Zata giden yolda bu kez de bilememe yolculuğu başlar. Saydığımız 3 seviyede de hep Allah’tan bahis ve onu bilme var lakin bu bilişler ve yorumlar farklılık arz ettiğinden Taonun da bu bilmelere göre farklı anlamları olmuştur. Bizim odaklandığımız ise Zata işaret eden anlamıdır.

Tabloda vermiş olduğunuz 4 mertebeden bahse ilk maddeden başlayacağız. Bunun bir sebebi ise en az bahsedilebilen mertebe olmasındandır. Zira bu mertebe, kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdir aynı zamanda. Burası bir değilleme döngüsüne girilen, bilinememenin olduğu mertebedir. Bu mertebe Allah’ın Zatı ile ilgili desek bile, bu cümle başlı başına çok iddialı olacak çünkü bu cümle bile bir kayıt bir sınır koyma olacaktır. Sonsuzluğun mertebesi olması dolayısıyla söylenen sözler kifayetsiz kalıyor bu noktada. Misal olarak Allah yarattığı şeylere değmekten de münezzehtir cümlesine kursak, yine bir sınır belirlediğimizden, Allah münezzeh olma kavramından da münezzehtir. Münezzeh olma kavramından münezzeh olduğu gibi bu ikinci münezzehlikten de münezzehtir ve bu döngü böylece sürüp gider. Bu sebeple Zat için Schuon “it is what it is” denmesini yerinde buluyor. Yani” O neyse odur”. Bu seviyeye İbn Arabi Zat mertebesi derken, Taoizm de bu seviyeye Sırların Sırrı (Tao) denmekte.

İkinci mertebede vermiş olduğumuz İlahi sıfatlar ve Esma-ül Hüsna katı ise biraz daha bilinebilir olduğu yerdir. Esma seviyesi bakılabilen bir yerdir. İnsan için örnek olarak, eşyada sanatı görüp, Sani penceresinden diğer yaratılmışlığa bakılabilen bir yerdir; deyim yerindeyse birinin isim ve sıfatlarından hareketle, onun tanınmaya çalışıldığı bir nokta gibidir. Burada örnek verecek olursak, Allah’ı eşya üzerinden biliyoruz lakin Esma esas olduğundan hasta oluyoruz. Yoksa biz hasta olduğumuz için Esma var olmuyor. Şafi ismi önce Allah’ta var olduğundan sonrasında, biz hastalığımız ile Şafi ismiyle ilişki kuruyoruz, dolayısıyla hastalığın amacı Şafi olan Allah’a davet etmektir. [Şafi ismi, şifaya muhtaç olanın olmasını gerektirdiğinden dolayıdır yoksa şifaya muhtaç olan var olduğundan Şafi ismi ortaya çıkmıyor. Bu sebeple de Şafi ismi haliyle daha yukarıdadır şifaya muhtaç olana kıyasla. Bu bir noktada da şöyle gözükebilir sanki bir zorunluluk, Şafi isminin şifaya muhtaç olacak birine muhtaçlığı gibi, zorunluluğu gibi, lakin bu düz mantıkla Tanrı’nın zorla bir şey yapması gibi algılanmamalı, bunu bir robot tasarımı üzerinden teşbih edersek; bir robot yapmaya karar verdiğinizde mecburen bir batarya yahut güç kaynağı da yapmalısınız ki bu robot yürüyebilsin, hareket edebilsin ve buna ek olarak eskiyecek bataryayı değiştirecek teçhizatı da yanınızda bulundurmalısınız; bu bir zorunluk değil tasarımınızın bir parçası olduğundan diğer bütün batarya yahut teçhizatı da bulundurma zorunluluğunuz  sizin tasarımınızdan kaynaklanıyor. Yoksa herhangi bir mecburiyetten kaynaklı bir durum yok ortada. Bu sebeple Esmalar da durumları/olayları (Tevvab isminin işlemesi için günah  işleyen birisinin olması gibi) gerektiriyor. Şafii isminin şifaya muhtaç olanı gerektirmesi/bir tecelligah bulması gibi. Bu kısa açıklamamıza rağmen durum karşılıklı muhtaciyet(Esmanın tecelligaha, yaratılanın da Esmaya) şeklinde açıklanıyor. Daha detaylı  açıklamalar için  İbn Arabi’nin Fusus’undaki Anahtar-Kavramlar kitabına başvurabilirsiniz.]. Bu Esma seviyesine Taoizim de varlık dışılık denmiştir.

Üçüncü mertebe olarak ilahi faaliyetler katı. Burada olup biten her şeyi Allah’tan bilme var. Bu katta Esma, yok değil lakin siluetten görme var bir nevi. Bu kat Birlik katıdır. Deveran eden, hareket eden, duran ne varsa hepsini ona vermek var. Bu noktada birleme var ve bu sebeple Taoizm’de burası Bir[Bu birleme durumu zıtlıkların giderildiği, Zıtların birlendiği eşyanın üstüne çıkıldığı bir nokta] olarak geçer. Eser’den müessire geçmeye çabaladığımız, eserin güzelliğine takılıp kalındığı yer gibi de düşünülebilir burası.

Son olarak yaratılmış Fiziksel gerçeklik katı ise madde/olaylar olarak gördüğümüz yaratılmışlık katıdır. Bu yaratılmışlık için Taoizm 10.000 nesne tabirini kullanıyor, kesretin olduğu yerdir diyerek. 10.000 Nesne varoluş seviyesi ile varlık mertebesini birbirine bağlıyor.

10.000 Nesne nedir? denilecek olunursa Taoizm’de 10.000 kovuğu olan bir ağaç(yaratılış ağacı) tasavvur edilip, Evrensel Rüzgarın esmesi ile bu kovuklardan ayrı ayrı, farklı sesler çıkıyor(Bu çıkan sesler her bir yaratılmışın, ayrı ayrı, farklı farklı görünmesini, renkli renkli olmasını açıklarken diğer açıdan bunların hepsinin kovuk olmaları sebebiyle özlerinde BİR olduklarını da gösteren bir örnektir.). Bu 10.000 nesne bu örnekte yaratılmışları, kesreti temsil ederken Evrensel Rüzgar ise bu yaratılmışın asıl faalinin kim olduğunu işaret ediyor. Kesrette Vahdeti görme adına bu örnek sunuluyor. Bu örnekte, bu yönüyle bir Teklik ve Birlik var. Aynı zamanda kesret de var, Nefes/Rüzgar Tekliği ve Birliği kavukların çokluğu ise kesreti ifade ediyor.

Buraya kadarki iki öğreti arasındaki benzerlikleri vermeye yeltendik ama verdiğimiz benzerlikler biraz da konuya vakıf olanların daha rahat anlayabileceği örnekler oldu. İki konunun uzunluğu ayrı ayrı tanımlarını buraya aktarmamız pek tabii mümkün olmadı. Bu sebeple daha derin bağlantı ve birliktelikler için okuyucularımızı Ahmet Yüksel Özemre’nin çevirisini yaptığı kitaplara yönlendirme mecburiyetindeyiz.

Asıl tezimize gelecek olursak, bu iki öğretinin birlikteliği tezimizi daha da güçlendirmekte ve bir nevi O’na ulaşmanın yollarının benzerliğini ortaya koymaktadır. Bu iki öğreti arasındaki benzerlik tezimiz için yeterli seviyede bir örnektir aslında lakin işi burada bitirmeyip bir sonraki yazımızda tezimize bir katman daha ekleyeceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir