Ben Kimim – 4 / Felekler, Hareket ve Dualite
Ocak 11, 2025
Sonsuzluk – 2
Ocak 30, 2025

İçinde bulunduğumuz dünyada birçok kavramlar üretmiş veyahut keşfetmişizdir. Bu kavramların pek çoğunun anlamını kavramış ve bu çerçevede düşünceler geliştirmişizdir. Buna karşın her ne kadar varlığından haberdar olsak da birçok anlam kargaşasına yol açan sonsuz da bu kavramlardan bir tanesidir. Elimizden geldiğince bu kavramın üzerinde durmaya gayret edeceğiz. Bu yazımız Rene Guenon’un “Sonsuz Küçükler Hesabının Metafiziksel İlkeleri” kitabından yaptığımız alıntılardan oluşacak. Bu fikirlere ufak tefek eklemeler yapmak gayretini sonraki yazılarda göstereceğiz. Bu yazı bir nevi kısmi bir kolajdan oluşacak.

Mantık ve matematik yakın ilişki içerisindedir. Bu ilişki matematiksel ifadelerden de kendisini belli eder. En basitinden 2 + 2 = 4 basit düzeyde bir mantık içerir. Bu mantık gerekliliğinden yola çıkan Guenon da matematikteki bazı mantıksızlıkların düzeltilmesi ve bazı kavramların birbirinden ayrılması gerektiğini belirtir. Bu konuda ilk olarak ele aldığı konu ise “sonsuzluk” kavramıdır. Bazen sonsuz sayı düşüncesinde olduğu gibi sonsuz denen şey saf ve basit bir abeslik, yani kendi ile çelişen bir fikir olmaktadır. Bazen de bu kelime yanlış bir biçimde sınırı belirsizlik yerine kullanılmaktadır fakat bu ifade yüzünden sonsuz ile sınırı belirsizin birbirine karıştırılmasının sırf bir kelime soruna indirgenebileceği düşünülmemelidir. Zira sorun tam da bu iki fikir arasındaki farkla ilgilidir. Sonsuzluk ve sınırı belirsizlik şeklinde çevirebileceğimiz infini ve indefini kelimeleri arasında ayrım vardır. Bu ayrım birçok meselenin çözümünde kilit rol oynamaktadır.

Sonsuz, her cihetten sınırsız olandır. Ona hiçbir cihetten sınır çizilemez. Onun başlangıcı ve sonu yoktur. Sınırı belirsiz ise asla sınırsız demek değildir. Onun bir sınırı vardır ama bu sınırı kendi idrakimizle tespit edemeyiz. O, bazı cihetlerden sınırı tespit edilebilir bazı cihetlerden ise sınırı tespit edilemez olandır. Buna örnek olarak sayı doğrusunu verebiliriz. Sayıları birden başlatıp sınırı belirsizce uzatabilir ve bir son sayıya ulaşamayız ama bu onun sonsuz olması demek değildir. Hakiki sonsuzluk sadece Mutlak’a aittir, diğerlerine sınırı belirsiz diyebiliriz, sonsuz değil. Zira sonludan neşet etmektedirler. Dolayısıyla sonsuzluk fikrinin matematiğe uygulanması saçma ve abes bir şeydir.

Sonsuzluğun tanımını doğru yaparsak yanlış yollara ve tartışmalara girmemize bir lüzum kalmayacaktır. Bu İlke ancak saf metafiziksel anlamıyla doğru bir biçimde anlaşılabilecek olan sonsuz düşüncesidir. Sonlu açıkça sınırlının eş anlamlısı olduğuna göre sonsuz, herhangi bir sınırı, hududu bulunmayan demektir. Dolayısıyla bu terim, mutlak anlamda hiçbir sınırı olmayan, bütün imkanları ve ihtimalleri içinde barındırdığından, herhangi bir şey tarafından hiçbir şekilde sınırlandırılamayan Külli Bütün’den başka bir şeye doğru bir biçimde uygulanamaz. Sonsuzun bu şekilde anlaşılması, onun sadece bir çelişki ima etmediği ve içinde negatif bir şey barındırmadığı için değil, aksine böyle anlaşılmadığında bir çelişki doğuracağı ve onun nefyetmenin çelişkinin ta kendisi olduğu için metafiziksel ve mantıki bir zorunluluktur. Üstelik sadece bir tane sonsuz olabilir; iki ayrı sonsuz olamaz çünkü birbirini sınırlayacak ve zorunlu olarak birbirlerini bir şekilde dışlayacaklardır. Dolayısıyla sonsuz teriminin bahsettiğiniz bu anlamın dışında kullanıldığı her durumda ya metafiziksel sonsuzluk kavramı toptan göz ardı edilmekte ya da onun yanında bir başka sonsuzluğun varlığı kabul edilmektedir ki, bu hatalı bir kullanım olur.

Bu yüzden sonsuzluk fikrini herhangi bir belirlenime/taayyüne, örneğin niceliğe ya da niceliğin o ya da bu tarzına uygulamak hakikaten anlamsızdır. Sonsuzu tanımlama isteği apaçık bir abesliktir, çünkü bir tanım, aslında bir belirleme ifadesinden başka bir şey değildir ve bu kelimelerin kendileri dahi yeterince açık şekilde gösteriyor ki bir tanıma konu olan her şey ancak sonlu ya da sınırlı olabilir. Sonsuzu bir formül içine yerleştirmeye çalışmak veya ona herhangi bir forma sokmak, bilerek ya da bilmeyerek Külli Bütün’ü kendisinin minicik bir parçasına sığdırmaya çalışmak çabasıdır ve böyle bir çaba tüm imkansızlıklar arasında imkansız olduğu en açık olandır. Şöyle söylemekte mümkündür; Külli Bütün’ün dışında sadece imkansız olan kalır; imkansız olan ise saf hiçlik olduğundan Külli Bütün’ü hiçbir şekilde sınırlayamaz. Buraya kadar söylediklerimiz, en küçük bir şüpheye yer bırakmaksızın ve herhangi bir çekince doğurmaksızın matematiksel ya da nicel bir sonsuz olamayacağını ve niceliğin kendisi bir belirlenim olduğundan nicel sonsuzluk ifadesinin herhangi bir anlamının olmadığını ispat etmeye yeter. Bazı kişilerin bu sahte sonsuzluk kavramını uygulamaya çalıştıkları sayı, mekan ve zaman, belirlenip kazanılmış bazı şartlardır ve bu yüzden ancak sonlu olabilirler. Bunlar, kendilerinin yanında ve dışında başkaları da mevcut olan ve böylece sınırlanmış bulunan belli imkanlar veya imkanın kümeleridir ve bu durum açıkça onların sınırlanmışlığına işaret eder. Nicel bir sonsuzluk fikri, sonsuzu yalnızca sınırlamak değil, ayrıca onu bir artış ya da azalışa da konu etmek demektir ki bu da önceki kadar abestir. Buna benzer düşüncelerle insan kendisini sadece birbirini dışlamayan değil, aynı zamanda birbirinden küçük ya da büyük birçok başka sonsuz tasavvuru ile iç içe buluverir. Sonsuzluk sonunda, bu şartlar altında o kadar göreceli bir hal alır ki artık yetersiz kalmaya başlar ve sonsuzdan büyük nicelikler kümesini tarif etmek için sonlu ötesi kavramı icat edilir. Böylece iş hiçbir hakikate karşılık gelmeyen bu tür kavramlar uydurma meselesi haline dönüşür.

Burada sadece nicel bir sonsuzluk düşünmeyi değil aynı zamanda kısa bir açıklama gerektiren sonsuzluğu niceliksel olarak düşünmeyi de kastettiğimizi belirtmeliyiz. Bu ifade ile özellikle çağdaş felsefi jargonda sonsuzcu diye adlandırılanları kastediyoruz. Gerçekten de sonlucular ile sonsuzcular arasındaki tüm tartışmalar açıkça göstermiştir ki her iki grupta metafiziksel sonsuzluk ile matematiksel sonsuzluğun, her ne kadar bu ikisi tamamen özdeştirmemişlerse de birbirine benzediği gibi tamamen yanlış fikre sahiptir. Dolayısıyla her iki görüşte metafiziğin en temel ilkelerini göz ardı etmiştir. Nicel sonsuzluk gibi bütün hususi sonsuzlukları tamamen reddetmemizi sağlayan şey doğru metafiziksel sonsuzluk kavramıdır. Nicel sonsuzluk kavramı ile nerede karşılaşırsak karşılaşalım bunun bir yanılsama olduğundan emin olabiliriz. Onu hakikate daha yakın bir kavramla değiştirebilmek için bu yanılgıya neyin neden olduğunu sormamız gerekiyor. Ne zaman belli bir şey, belirlenip kazanmış bir imkan söz konusu olsa baştan denilebilir ki bu şey bir belirlenme tabi olduğundan tabiatı gereği sınırlanmış bir şeydir, sebep ne olursa olsun, bir şeyin sınırına fiilen ulaşamadığımızda dahi bu yine böyledir yani sınırlı bir şeydir. Bazı şeyleri sınırlarına ulaşmanın imkansızlığı ve bazen bu sınırların berrak bir şekilde tasavvur edilememesi en azından metafizik ilkelerden habersiz kimseler için, o şeylerin bir sınırının olmadığı yanılgısına sebep olmaktadır. Hadi bir kez daha söyleyelim “belirlenim kazanmış sonsuz” şeklindeki çelişkili savda ifade edilen, bu yanılsamadan öte bir şey değildir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir