Deha-i Nurani
Mayıs 4, 2018
Labirent – 2
Mayıs 19, 2018
Hepsini Göster

Ölümsüzlük Peşinde – 2

Ölümsüzlük arayışı her dönem olduğu gibi simyacıların döneminde de bir hedef oldu. Simyacılar simya ile yaklaşık 2500 yıl uğraştılar. Temelinde bir maddeyi başka bir maddeye dönüştürme fikri vardı simyanın.

Simya devrinde de daha önceden benzerini anlattığımız kral-ölümsüzlük ilişkisi devam etmiştir. İlk Çin imparatoru Çin Şu Huang da ölümsüzlük arayışına giren krallardan. Ölümsüzlüğü elde etmek için bütün ülkeye ölümsüzlük arama emri veriyor. Arayış bununla da kalmıyor ve ülke dışına elçiler de gönderiliyor. Eski kralların ve alimlerin 10.000 yıl yaşadığı haberi Çin Şu Huang’a geliyor. Bunu sinabar(civasülfür) içerek yaptıkları söyleniyor krala. İçtiği şaraplara civa katarak içen kral, civa zehirlenmesinden 39 yaşında hayata veda ediyor ve bir arayış daha hüsranla son buluyor.

Simya ilmi ilerliyor ve bir söylenti yayılıyor. Felsefe taşı. Dokunduğu her nesneyi altına dönüştürebilen bu taş ve bu taştan elde edilecek olan iksirin ölümsüzlüğü getireceği söyleniyor. 15. yüzyılda yaşayan Nicolas Flamel’in bu taşı bulduğu iddia ediliyor. Bir Yahudi’den aldığı gizemli Bir kitaptan bilgileri elde ettiği söyleniyor. Lakin bu durum iddia düzeyinde kalıyor ve simya yavaş yavaş kimyaya dönüşmeye başlıyor. İddialara rağmen ölümsüzlük arayışı simyada da neticesiz kaldı.

16. yüzyılda bir ölümsüzlük arayışına daha şahit oluyoruz. Juan Ponce de Leon bugünkü Florida’da gençlik pınarını aramış ama uzun uğraşlar sonucu birşey elde edememiş. Sonuç değişmiyor ve hala ölümsüzlüğe ulaşabilmiş değiliz.

Tarihi gezintimizde arayışlar hep olumsuz sonuçlandı. Lakin arayış heyecanı hala sürmekte. Günümüz propaganda araçları ile bu arayış bütün dünya çapında sürmekte. Bu amaçla insanlığı yönlendirenler bize bütün ülkeye ölümsüzlüğü aratan Çin imparatorunun durumunu hatırlatıyor. Bu kez gelişen teknoloji vasıtasıyla denenecek bu yol. Değindiğimiz bütün hikayelerde arayış afakta idi yani doğada. Bu kez ise enfüste aranacak. Bunun içinde bir kaç yöntem de gelistirilmekte. Bunlardan bir tanesi “Dondur, Bekle, Canlandır”ölen bedenin dondurularak gelecekte bir gün çözülmek üzere bekletilmesine dayanan bu yöntem, sıvı azot kullanılarak bedenin dondurulması ve metal bir tankta bekletilmesiyle yapılıyor. Bu işlem için kurulan şirket bile mevcut. Bedenleri dondurulan birçok insan bu metal tanklarda bekletilmekte.

70b4e337ba79bd5ca39103976dedef8fb7cb0a3f.jpeg

Gen teknolojisiyle birlikte, gençlik pınarı gibi aranan gençlik geni aranmakta. Bunun yanında zihinleri sanal aleme yükleme çabası ayrı bir koldan yürütülmekte. Eğer bilgisayar sistemleri hızla gelişmeye devam ederse, beynin tüm mekanizmaları çözülüp zihni sanal aleme aktararak ölümsüzlüğe ulaşılabilir kanısında bilim insanları. Öyle ki bu vaat bitmeyecek bir ömrün yanında bitmeyecek bir saltanat da sunuyor kendi içerisinde. O alemde haşmetli bir kral/kraliçe olabilirsiniz. Bu vaadler için tarihler bile verilmekte. 2045 gibi tarihlerde bu hedefe ulaşılacağı söylenmekte.

Bilinen insanlık tarihinden günümüze hatta on görülen 2045 yılına kadar ölümsüzlük arayışının farklı devirlerde farklı motiflerine göz gezdirdik. Bu arayışların değerlendirmesine geçmeden önce yazı dizisinde değindiğimiz bazı maddelerin bilmediğimiz hakikatleri olabilir. Bu sebeple hakikatin üzerine basıp geçmek istemiyoruz. Bunlardan birisi mantar hakkında “Mantar kudret helvası cinsindendir” hadis-i şerifinin bulunması. Bir diğeri ise dondur, bekle, canlandır maddesinde incelediğimiz dondurulma işlemi. Said Nursi ölüme muvakkat hayat rengi vermek mümkündür diyor. Yani dondurulan bu insanların bir gün muvakkaten de olsa hayata döndürülebileceğine işaret ediyor. Benzeri bir durumu Ashab-ı Kehf üzerinden de okumak mümkün. Zira mağarada uykuya dalan gençler 300/309 yıl sonra mucizevi bir şekilde uyanıyorlar. Diğer maddelerin belkide bu türden hakikatleri olabilir lakin yazı dizimizde ön plana çıkardığımız ölümsüzlük arayışının bulunmayışı bu türden hakikati var mı? yok mu? sorularını arka planda bıraktı. Yoksa dikatimizi çeken elma ve mantar maddelerinde geçen ölümsüzlük adası bu türden bir hakikati var mı sorusuna muhatap olabilir. Arayışları değerlendirmeye geçersek;

“Ey Âdem’in çocukları! Şeytan nasıl anne–babanızın üzerinden (bir an için takva elbisesini ve) elbiselerini sıyırıp, onlara edep yerlerini (ve mahiyetlerindeki bütün beşerî hususiyetleri) göstermiş ve onları cennetten çıkarmışsa, aynı şekilde sakın sizi de dünyada tâbi tutulduğunuz imtihanlarda kaybetmenize sebep olarak benzer bir belânın içine atmasın! O sizi görür; o da, kabilesi de, sizin onları göremeyeceğiniz yerlerden sizi görürler. Doğrusu Biz, şeytanları iman etmeyenlere yoldaş, dost ve onların işbirlikçileri yaptık.” A’râf – 27

Ayette Adem(as)’ın cennetten çıkarılışı ve bütün insanlığa(Ey Adem’in çocukları) seslenişi var. Benzeri bir beladan sakındırma var. İncelediğimiz olayları göz önüne alırsak aslında vesvesenin değişmediğini görmekteyiz. Vesvese bitmeyecek saltanat ve ölümsüzlük idi. Krallar, firavunlar yahut belirli seviyedeki komutanlar nispeten bir saltanat sahibidirler. Bu kişilerin vesvesesi zaten saltanata sahip oldukları için ölümsüzlük üzerine olmuş ve yaşam otu, gençlik pınarı ve gençlik iksiri gibi sadece ölümsüzlük vesvesesine kapılmışlardır. Yani saltanatı olana sadece ölümsüzlük vesvesi verilmiştir.

Elma ve felsefe taşı ise hem ölümsüzlük hem iktidarı içinde barındırmaktadır. Elmayı yiyen kişi hem ölümsüz hem güçlü olacaktır. Felsefe taşı ise iksiri ile ölümsüzlük sunarken, dokunduğunu altına çevirme özelliği ise bitmeyecek bir saltanatın anahtarı hüviyetindedir. Günümüzün vesvesesi ise sanal alem. Üstelik sanal alem tüm bu sayılanlar içerisinde en kapsayıcı olandır. Bütün insanlığa topluca sunulmakta. Sanal alem hem ölümsüz hem de bitmeyecek bir saltanat vaad ediyor. Sanal alemi kenarda tutarsak bütün hikayelerde ulaşamama durumu vardır ama bir kişi hariç Adem(as). Vesvese verilen metaya ulaşan ve onu yiyen Adem(as) bir aşağı hayata, dünya hayatına düşmüştür. İnsanlık sanal alem vesvesesine ulaşarak da aşağının aşağısına düşecek gibi görünüyor. Elbette nihai bir ölümsüzlük olmayacak sanal alem. Bakalım ölümsüzlük peşinde hikayesine yeni bir hikaye daha eklenecek mi? Bunu hep birlikte yaşayarak göreceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir