Bizler “görünmez”in arılarıyız. Çılgın gibi topluyoruz görünür’ün balını. Görünmez’in büyük altın kovanında biriktirip saklamak için.
Rainer Maria Rilke
Bu bölümde ise süperlüminal hız ve kuantum fiziği bağlantılarını ele alacağız. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.s)’in mübarek sözlerinde bahsettiği “anân” kavramıyla hayalimize düşen olası bir “hava evreni” modelinin sınırlarını keşfetmeye çalışacağız.
Süperlüminal yani ışık ötesi fizikte birçok farklı araştırmaya konu olmakla birlikte, bugüne kadar teknik ile henüz hükmedemediğimiz bir alan. Ne ışıktan hızlı bilgi aktarabiliyoruz ne de madde taşıyabiliyoruz. Fakat bu yazıda günlük hayatta gerçekleşen süperlüminal hadiselerin, aslında bu evrenin dışında, hava evreninde gerçekleştiğini varsayarak yorumlamaya çalışacağız. Çünkü evrenimizin zaman akışının en hafif parçacıklardan biri olan fotona müsaade ettiği hız, ışık hızıyla sınırlandırılmış.
Kuantum dolanıklık (EPR = Einstein-Podolsky-Rosen), iki (veya daha fazla) parçacığın aynı “kuantum durumunu” paylaştığı bir durumdur. Bu parçacıklar birbirinden çok uzakta olsalar bile, birindeki ölçüm anında diğerini de etkiler. Sanki birbirlerine görünmez bir bağla bağlıymış gibi davranırlar. Nicolas Gisin ve ekibinin 2008’de İsviçre’de gerçekleştirdiği bir Bell deneyi, eğer dolanık parçacıklar arasında bir sinyal alışverişi varsa bunun en az 10,000 kat ışık hızı ile olması gerektiğini ortaya koymuştur¹.
Solucan deliği (ER = Einstein-Rosen köprüsü), uzay-zamanın iki uzak noktasını birbirine² bağlayan kuramsal bir tüneldir. Işık hızından hızlı (“süperlüminal”) bir geçiş imkânı sunduğu düşünülür; ancak şu an için bu sadece kuramsaldır ve deneysel olarak doğrulanmamıştır. Bilim insanları, solucan deliklerinin nasıl kararlı hâle getirilebileceğini ve gerçekten var olup olamayacaklarını hâlâ araştırmaktadır.
Holografik evren ilkesi, evrendeki tüm fiziksel bilgilerin (parçacıkların durumları, alanlar vs.) uzayın bir daha düşük boyutlu sınır yüzeyinde kodlanabileceğini öne süren derin bir teorik yaklaşımdır. Bu prensibe göre, üç boyutlu hacimsel bir bölgenin içerdiği bütün bilgi, o bölgenin iki boyutlu sınırında bir “hologram” gibi saklanır. Yani uzayın her bir taneciği, bir mimarın proje defterinde yapacağı binayı tarif etmesi gibi, bir bilgisayar oyununun CD de, sabit diskte kaydedilmesi gibi saklanıyor. Defterdeki harf gibi, CD’deki Bit’ler gibi farazi olarak Qubit adı verilen sembollerle kaydediliyor. Fizikçiler bu fikri özellikle kara deliklerin bilgi saklama kapasitelerini açıklamak için geliştirmiş ve daha sonra genelleştirmişlerdir.
Juan Maldacena ve diğer kuramsal fizikçiler, 2013’te ileri sürdükleri ünlü “ER=EPR” hipotezinde, kuantum dolanıklık (EPR çiftleri) ile solucandelikleri (ER köprüleri) arasında bir özdeşlik olabileceğini bile öne sürmüştür³. Bu görüşe göre, dolanık iki parçacık aslında uzay-zamanın daha yüksek boyutlu bir yapısı aracılığıyla (minik bir solucandeliği gibi) bağlı olabilir. Holografik ilke ve ER=EPR gibi fikirler, uzay-zamanın temelinde kuantum bilgiler ve dolanıklık olabileceği düşüncesini destekler. Bu teorik çerçevelerde, uzak noktalar arasındaki korelasyonlar uzay-zamanın derin yapısından kaynaklandığı için ışık hızının kısıtlayıcılığını farklı bir bakış açısından yorumlamak mümkün olur. Ancak bu, pratik anlamda ışıküstü iletişim yapılabileceği anlamına gelmez. Holografik yaklaşım, yalnızca evrenin bilgi yapısına dair bir yeniden yorumlama sunar; bugüne dek, bu prensibi kullanarak herhangi bir sinyali ışık hızından hızlı taşımak mümkün olmamıştır.
2000’lerde yapılan deneyler, lazer darbelerini özel gaz ortamlarında ışığın 300 katı hızla ilerliyormuş gibi göstererek manşetlere çıkmıştır. Ancak detaylı analizler, bu durumun gerçek anlamda bilgi taşımadığını ortaya koymuştur. Hartman etkisi olarak bilinen olgu, bir bariyeri tünelleyerek geçme süresinin bariyer kalınlığıyla artmak yerine sabit kaldığını gösterir; bu, etkin bir süperluminal hız gibi yorumlanabilir⁴. Fakat bu durumda sinyalin öncül (leading) kısmı şekil değiştirmekte ve evanescent (sönümlenen) dalga formunda ilerlemektedir. Araştırmacılar, evanescent dalgaların hız kavramıyla ilişkilendirilmesinin hatalı olacağını ve bu yolla özel bilgi iletiminin mümkün olmadığını vurgulamışlardır⁵. Daha anlaşılır ifadeyle bu konuyu özetlersek: ışık geçirmeyen maddelere ışık darbesi verdiğinizde maddenin diğer tarafında ışık tespit ediyorsunuz. Bu madde belli kalınlığa kadar git gide ışık hızından daha hızlı aktarıyor, kalınlığın bir noktasından sonra doyuma ulaşıp hız hiç değişmiyor: sanki aniden atlıyor ya da tahminlerin çok ötesinde bir hıza sahip. Tabii ki ışığın bilgi taşıyan öncül (leading) kısmı değil, ışık darbesinin maksimum genlikteki kısmı yeniden şekillenmiş bir şekilde hızla geçiyor.
Flash belleklerde kullanılan Fowler–Nordheim tünellemesi de bir kuantum tünellemesidir ve çalışma mekanizması şöyle işliyor: nano silikon odacıkların üstünde yalıtkan cam tabaka bulunur. Camın arkasından yüksek voltaj (yüksek voltajı yüksek basınçlı elektron akışı olarak düşünebilirsiniz) ile elektron fırlatılır. Silisyum odacıkta elektron bulunduğunda artık yarı iletken davranışı olarak elektriği ileteceğinden bilgi bu şekilde saklanmış olur. İşte buradaki elektronun camdan atlaması, cam boyunca ışık hızının ötesinde gerçekleşiyor.
Her ne kadar fiziği çok sevsem de alanın olmayan bir yerde, küstahlık etmemek ve işi uzmanlarına bırakmak lazım. Ama fiziği gerçekten çok sevdiğim için bir fizikçi okur da beni taşlarsa bu taşı göğüslemeye de razıyım. Hatta aslında çok memnun olurum fizikçiler yorum yaparsa. Taşlamaya değer görmeleri bile yeter benim için. Evet; buraya kadar olan teoriler, fizikçi olmayan ama fiziği seven kafamda bir fikir oluşturdu. Fikir Allah’tandır, Kutlu Rehber’in (SAV) sözlerinin gönlümde uyandırdığı heyecan dahi mübarektir diyerek:
Tabii ki bir fizikçi, bilgisiyle bakıp belki hatalı ve basit düşündüğümü düşünecektir. Fakat müsaadenizle hayal ediyorum. Çünkü hayal, modern insan ruhunun özlediği yitik parçasıdır. Rasyonel dünyanın bizi hapsettiği kutudan hayal gücünün imkanları ile kurtulabiliriz.
“Evrenin amacını bilmeyen kendisinin kim ve evrenin ne olduğunu da bilmez.”
Marcus Aurelius
Bütün bunları hayal ederken, 2024 senesinde yapılmış Brane (zar) kozmolojisi ile ilgili kuramsal bir çalışmaya denk geldim ve bizim hava evreni hipotezimize benziyor. Brane kozmolojisine göre bizim evrenimiz 3 boyutlu bir “zar” üzerinde modellenirken(buruşturulmuş kağıt üzerine yazılmış harfler olduğumuzu düşünebiliriz), zarın yani evrenimizin içinde bulunduğu daha yüksek boyutlu kütleçekimsel ortam (bulk – bizim hipotezimize göre hava evreni) bulunur. Bir düşünceye göre, eğer bir sinyal bu ekstra boyuta girip sonra tekrar bizim Brane’imize çıkabilirse, Brane üzerinde direkt yol alan ışıktan daha kısa bir rota izleyebilir. İşte 2024 tarihli bu kuramsal çalışmada, kütleçekimsel olarak eğilmiş bir ekstra boyutlu uzayda, bir ışık sinyalinin bulk (üst boyut/hava evreni) üzerinden dolaşıp aynı noktalar arasındaki diğer sinyali geride bırakabileceği gösterilmiştir⁶ ⁷. Bu modelde, sinyal her yerde yerel olarak ışık hızını aşmasa bile, kütleçekim alanının etkisiyle daha az zaman harcayarak uzak bir noktaya ulaşabilmektedir.
Tabii ki üzerinde düşünüldüğü zaman ortaya çıkacak birçok hipotez olacaktır. Mesela evrenimiz içinde hava evreninden parçalar var mı? Eğer varsa ve tespit edilirse o bilinmeyen hava evreninden üzerinde çalışabileceğimiz bir örnek elimizde olur. Hipotetik süperluminal parçacık olan Tachyon’lar⁸ mesela böyle bir kategoriye girebilir. Hipotetik diyoruz; çünkü her ne kadar Gerald Feinberg’in 1967 tarihli makalesiyle adı konup matematiksel varlığı ispatlansa da henüz laboratuvarda varlığı tespit edilememiştir. Belki bu konular üzerine hayalimizi, dikkatimi yoğunlaştırsak Tachyon’lar gibi birçok sırları keşfedebileceğiz.
Yunuslar suyun dışına sıçrayarak yüzerler. “Porpoising”, yani yunuslama adı verilen bu hareket, sudan daha az sürtünmeli ortam olan havayı kullanarak ortalama %20 oranında hız artışı sağlayabiliyormuş. Biz suda yüzenler de hava da yunus balıkları gibi süzülebilecek miyiz? Ya da farklı bir mantıkla belki de kuş gibi uçmakta mümkün olur bir gün. Kim bilir…
Öyle ümit ediyorum ki, bizi hayal gibi bir hızla hava evreninde götürebilecek Anân taşıtını hep birlikte inşa ederiz bir gün.
Bu üç bölümlük yazıda evrenimizin içinde bulunduğu bir hava evreninden bahsettik. Acaba bu hava evreninin zümrüt kristal bulutları, manevi asansörleri, bir de yeşil bir güneşi var mıdır?
Bir sonraki yazımızda bunları ve hava evreni ve ‘Anân’ bulutu gibi kavramların kaynaklarımızdaki melekût alemi (melekût aleminin semantik anlamı: kapsayıcı ve derin hükmeden ve her yönüyle hâkim-egemen olan bir evren. Hava gibi nüfus edici olması dikkat çekici burada) ve reşha (mânası: buharlaşma sonucu oluşan ince damlacık) gibi benzer (ya da kim bilir; belki kendisidir) kavramlarla beraber incelemeye çalışacağız.
Ramazan günü yazımızı bir dua ile tamamlayalım: Rehberlerin güneşi Hz. Muhammed (s.a.s)’’ bize gönderen Allah’a, havanın tanecikleri adedince şükürler olsun.
——————————————————————————————————————————————
¹https://physicsworld.com/a/entanglement-remains-a-mystery/#:~:text=light%20—%20the%20signal%20itself,Nature%20454%20861
²https://www.brandeis.edu/magazine/2018/summer/inquiry/holographic.html#:~:text=The%20holographic%20principle%20holds%20that,dimensional%20surface%20full%20of%20qubits
³https://www.caltech.edu/about/news/physicists-observe-wormhole-dynamics-using-a-quantum-computer#:~:text=The%20notion%20that%20wormholes%20and,the%20ER%20%3D%20EPR%20work
⁴https://en.wikipedia.org/wiki/Faster-than-light#:~:text=The%20Hartman%20effect%20is%20the,This%20could%2C%20for
⁵https://en.wikipedia.org/wiki/Faster-than-light#:~:text=However%2C%20it%20has%20been%20claimed,Hartman%20effect%20are%20due%20to
⁶https://arxiv.org/html/2306.04069v2#:~:text=We%20demonstrate%20that%20a%20model,moves%20with%20the%20speed%20greater
⁷https://arxiv.org/html/2306.04069v2#:~:text=than%20the%20speed%20of%20light,with%20extra%20dimensions%20in%20question
⁸Tachyon’lar özel görelilik denklemlerinin m^2 < 0 çözümlerine karşılık gelir. Teorik olarak, sıradan parçacıklar (tardyon’lar) ışık hızına hiçbir zaman erişemezken tachyon’lar da ışık hızının altına inemez; hep c’nin yani ışık hızının üzerinde seyretmeleri gerekir.