Teknolojik buluşlar günümüzde artarak devam etmekte. Yapılan yatırımlar ve sinema, dizi gibi iletişim araçları vasıtasıyla artık teknoloji daha çok dijital/sanal alemle ilgili buluşları çağrıştırmakta. Özellikle 2000 sonrası halka yansıması bakımından teknoloji algısı bu yönde değişiklik gösterdi.
Bu teknolojinin bir yönü de giyilebilir teknoloji olarak ayrıldı. Her ne kadar vücuda sürekli teması olmasa da akıllı telefonlar da bu kategoriye sokabiliriz çünkü günümüzde telefonu elinden düşürmeyen çok sayıda insan mevcut. İnsanların yeni organı iphone 7 gibi şakalar da durum tespitlerinden birisi. Arka planında verilen vücudu dönüştürme fikriyle vücuda yeni aparatlar ekleme gayreti güdülmekte. Burada dönüştürme kelimesini özellikle kullandık. Zira iyileştiren teknoloji ile dönüştüren/dezenforme eden teknoloji arasında fark vardır. Burada odak nokta teknolojinin kendisi değil arkasındaki niyet ve insana etkisidir.
Henüz yaygınlık kazanmasa da google glass en çok ilgi çekenlerin başında gelmiştir giyilebilir teknoloji alanında. Belki de daha sonra atılan kontakt lens fikri google glass’ı biraz gölgede bırakabilir. Google glass’a nispetle gördüğümüz dünyanın üzerine perde indirmekte daha başarılı görünüyor. Kontakt lens sayesinde artık insanlar yarı gerçek yarı hayal bir yaşam sürmesi muhtemel. Pokemon gibi bir oyun, bu tür bir yaşamın izlerini taşımaktaydı. Oyuna gösterilen teveccüh konunun alıcısının hayli fazla olduğunu gösteriyor. Kontakt lensi taktığınızda artık evinizin bir köşesinden mitolojik canlılar çıkabilecek. Göze bu şekilde perde indirilirken patenti yeni alınan bir ürün ortaya çıktı. Akıllı yüzük.
Şimdilik sadece patent başvuru seviyesinde olan iring (illa ki türevleri gelecektir) başlangıç için sadece küçük kontrolleri yerine getirebilen bir aygıt gibi duruyor. İşin ileri boyutları ise muhtemelen kontakt lenslerdeki görüntüleri yönetmeye kadar gidebilir. Basına verilen bazı çizimlerden de yüzüğün daha çok kontrol amaçlı bir üretim olduğu hissi uyandırıyor.
İlerde bu yüzükler insanlara dağıtılacak/pazarlanacak. Belki de herkesin bir yüzüğü olacak ve alemin üstüne çekilecek olan perdeye/sanal aleme giriş anahtarı olacak bu yüzükler. Aslında herkesin bir yüzük sahibi olduğu kanısındayım lakin her konunun sahtesini/taklidini ortaya koyanların yüzük konusunda da böyle bir çarpıtma muhtemel. Her insanın yüzük sahibi olduğunu düşündüğümüz konusuna gelirsek Said Nursi 30. Sözde;
“Alemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Kainat kapıları zahiren açık görünürken hakikaten kapalıdır. Cenab-ı Hak emanet cihetiyle insana “ene” namında öyle bir miftah vermiştir ki alemin tüm kapılarını açar.”
Bu ifadelerde elde olan ve takılan bir şeyden bahsedilir ki bu yüzük tarifine uygun düşmekte.(Bu çıkarım sevdiğimiz bir büyüğümüze aittir.). Bu anahtar/miftah ile insan kainatın kapılarını açabilir/dolaşabilir. Anahtar olması kilit olduğuna da işarettir ki
“Göklerin ve yerin kilitleri O’nundur. Allah’ın ayetlerinin üzerini örtenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.” Zümer – 6
Ayette megalid yani kilit ifadesi geçmekte. Gök kapısı ifadesi başka ayetlerde de gecmektedir. Yani bu kapılardan ene namındaki anahtar ile geçmek mümkün. Ayette ise kilitlerin sahibinin Allah olduğu vurgulanıyor. Oysa bu modern yüzükler kime aittir? Sahte cenneti ve cehennemi olan birini akla getirmekte ve ayetlerin üzerini örtenlerden bahsediyor. Burada ilk zikredilen şey gökler ve yer. Bilindiği üzere kontakt lens vs gibi cihazlar göklerin ve yerin üzerine perde çeken cihazlardır. Ayetin devamında da Allah’ın ayetlerinin üzerini örtenler(ayette kefere ifadesi geçiyor) tabiri kullanılmış. Bu perde ile sahte, gerçek olmayan bir alem sunulacak ve gerçek olanın üzeri örtülecek ve yüzükle bu sahte alemin kapılarından geçilerek dolaşabilecekler. Ancak ayetin sonunda hüsrana uğrayanların ta kendileridir denilmiş. Hüsrana uğrama bir şeyi yaptım zannedip, yapamadığının ortaya çıkması durumuna denir. Spekülasyon yapma adına şu da söylenebilir. Bu sahte gerçek karışık alemde gökte bu kişiler kapılardan geçip başka sanal alemlere geçip gök kapısından geçme zannı oluşturulabilir lakin ayet hüsrana uğrayanlar olacağından bahsediyor. Zaten bir süre sonra sanal-gerçek ayrımını yapamaz hale gelecektir bu insanlar. İnsanlar bu şekilde teknoloji vasıtasıyla görmenin fantazyalarında boğulabilir.
3 Comments
Berk bey;
Yazı 2,5 yıl öncesine ait ama taslak olarak kalmıştı. Geçen günlerde siteyi kontrol sırasında istemeden yayına çıkmış oldu yazı. Zamanında eksiği ve düzeltilmesi gereken yerler var diyerek yayınlamamıştık ama “yüzük” bir şekilde ortaya çıkmış oldu :). Bu sebeple taslak halinde de olsa yazıyı yeni tarihle tekrardan yayinlayalim dedik. Değerli yorum ve duzeltmeleriniz için çok teşekkürler. Yorumlarınız yeni yazilara vesile olur inşallah
Ömer Bey çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Sizin ardınızdan Berk Bey’de yorumları ile adete yepyeni ufuk ve bambaşka bakış açıları sundu. Bu bilgilerin kadimden bilgiler olduğu ne kadarda belli aslında. Hikmetini açtığınız için çok teşekkür ederiz. Sadhguru’nun da ifadeleri çok ilginç geldi. Ömer Tahir Bey’den de bu konu ile ilgili devam niteliğinde yazılar bekliyoruz.
Bu gece mail adresime sitenizden yeni bir yazı yayınlandığına dair bir bildirim geldi. Ama bu yazı yeni değilmiş; 2,5 sene öncesine ait bu makaleymiş. Vardır bir hayır diyerek okudum.
Bu arada sitenizden kaynaklı bir arıza mıdır nedir bilmiyorum.
Neyse… Bir kaç şey yazayım.
““Alemin miftahı insanın elindedir ve nefsine takılmıştır. Kainat kapıları zahiren açık görünürken hakikaten kapalıdır. Cenab-ı Hak emanet cihetiyle insana “ene” namında öyle bir miftah vermiştir ki alemin tüm kapılarını açar.”
Bu ifadelerde elde olan ve takılan bir şeyden bahsedilir ki bu yüzük tarifine uygun düşmekte.”
Buradan şu çıkarımı yapıyorum: İnsanın elindedir ve nefsine takılmıştır deniyor. İnsanın eline takılmıştır denmiyor. Buradan anlıyorum ki, eline değil ama eline ait bir şeye takılıyor. Bu da ancak parmak olabilir. Yani bilezik değil yüzük. O zaman yüzük ene ise, parmak nefs ile alakalı olmuş oluyor. Bu enteresan… Frodo’nun 9 parmaklı oluşu ve ancak o şekilde Valinor’a gidebilmesi bunun ile mi alakalı acaba?
Yüzüğün böyle büyük bir misyona sahip olan “ene”; yani benlik/ego olması eğer isabetli bir tespit ise, bunun olumlu ve olumsuz versiyonları olacaktır. Yani emanetin hakkını verenler ve vermeyenler. Kainat çapında bir hakimiyet mücadelesini de akla getiriyor.
Günümüzde çok tanınan bir guru var. Sadhguru. Gerçek adı Jaggi Vasudev. Kobra zehiri dahi içen bir adam. Onun enteresan bir iddiası var parmakların gücü/fonksiyonu ve yüzükler hakkında. Özellikle yüzük parmağının… Kainatın hakimiyetinde önemli bir fonksiyonu varmış gibi bahsediyor: https://www.youtube.com/watch?v=ymV9g6ST-9g
Kendi bağlılarına ise gelir gelmez, bakırdan yapılmış yılan şekilli yüzükler giydiriyor ve sebebini şu şekilde açıklıyor: https://www.youtube.com/watch?v=DOEGfKgs7JY
Enteresan… Sizin de bir makalenizde ejderha/yılan ve nefs ilişkisine dikkat çekilmişti: http://yesilgunes.org/nefis-ve-ejderha-1/
Bana hayırlı bir şeymiş gibi gelmeyen ama anlayabileceğim başka şeyler de var: Kraliçe Viktorya’nın iki yılanlı yüzüğü gibi. https://isadoras.com/blog/the-snake-ring-a-victorian-symbol-of-eternal-love/# Ebedi aşkı sembolize ediyormuş. Nefs ile çok alakalı olduğunu düşündüğüm Ouroboros sembolizmi ile alakalı olarak. Bu bana pek hayırlı bir şeymiş gibi gelmemesine rağmen, hayırlı birinin taktığı benzeri bir yüzük aklıma geliyor. Aragorn’un taktığı “Barahir Yüzüğü”: http://tolkiengateway.net/wiki/Ring_of_Barahir
Uzattım. Ama yüzük, hakimiyet, nefs ve ene ilişkileri yeni buluşlara ve ufuklara oldukça açık gibi görünüyor.
Hz. Osman’ın kuyuya düşüp de bulunamayan ve sonrasında acı hadiselerin geldiği yüzük ve uzun olmayan bir süre sonra Hakem olayı’ndaki yüzük hadisesi ile değişen İslam tarihinin yönü de mülahazaya alınabilir.
Size hayırlı çalışmalar dilerim.