Bu yazımızda tam bir yazı formatına getirmediğimiz kısa tefekkür notlarını okuyucularımızın beğenisine sunacağız.
Melekler
Türk mitlerinde, her insanın iki ebedi yolcusu vardır, bunlardan biri insanın sağ omzunda oturan yayuçi, diğeri ise insanın sol omzunda oturan körmestir. Bunlar insanın sağ ve sol omuzlarında oturup amellerini izlerler ki insan öldükten sonra nereye gideceğine karar verirler. İnsanın bu sağ ve sol omzundaki bu varlıkların olduğu inancı Sümerlilerde de mevcuttur. Bu inanç dinimizde de mevcut olup
“İnsanın arkasında ve önünde, Allah’ın emriyle onu koruyan ve yaptıklarını kaydeden melekler vardır.”
Rad Suresi – 11
Ayeti ile ifade edilmiştir.
Daha önceki yazılarımızda anlattığımız, aynı göksel bilginin farklı zaman ve coğrafyalarda ortaya çıkışına dair bir başka örnekte bu melek bilgisi başka bir örnek olarak verilebilir.
Kerahat Vakti
Yine Türk mitolojisinde; öteki dünyadan gelen körmeslerin karanlığın çökmesi ile aktifleştiği bilinmektedir. Nitekim günün batmaya başlaması ile aktifleşen körmeslerin zararından uzak durmak için şer vakti olarak değerlendirilen gün batımı zamanı uyumanın tehlikeli olduğu görüşü Altay-Sayan Türklerinde olan bir inançtır.
“Kim ikindiden sonra uyur da aklına bir noksanlık arız olursa, ancak kendini kınasın.”
Hadis-i Şerif
Her ne kadar zayıf hadis olarak nitelendirilse de kerahat vaktinin kötü olarak görüldüğü görüşü de devam etmektedir. Kerahat vakti de üstteki göksel bilginin örneklerinden bir başka örnek olarak değerlendirilebilir.
Kızılderililer
Kızılderililerin Türk olduğuna dair bir inanç vardır. Bu sebeple kullandıkları ay ve yıldız sembolleri en başta öne sürülür ve çeşitli benzerlikler de göze çarpmaktadır. Bu inanca katkı mahiyetinde şuraya da bakabiliriz. Türklerde yönler renklerle belirlenmiştir. Kuzeye kara Güneye ak denmiştir. Türkiye Türkleri olarak biz bu kültürü beraberimizde Anadolu’ya kadar getirmişizdir ve ülkemizin kuzeyindeki denizi Karadeniz, güneyindeki denizi ise Akdeniz olarak adlandırmışızdır. Kültür ve isim verme insanla birlikte hareket eder. Bu sebeple Amerika’da bulunan White lake, Black valley gibi isimlerin Kızılderililer tarafından gelip gelmediği önemlidir. Araştırdığımda pek bir şey bulamasam da eğer bu isimler Kızılderililerden geliyorsa; Türk olma ihtimaline bir başka karine olarak sayılabilirler.
Bunun yanında bir başka örnek ise Kızılderili kültüründeki başa tüy takmadır. Bu en belirgin özellikleridir. Bu başa tüy takma geleneği ilginçtir ki, ülkemizde düğünlerde de vardır. Gelinin başına renkli tavuk tüyleri(herhalde kartal tüyü bulmanın zorluğundan olsa gerek) takılır. Hatta babamın halası bu şekilde gelin olmuştur. Elbette zamanla unutulan bir gelenek olarak unutulmaya yüz tutmuştur. Bu başa tüy takma da bu konuda başka bir ayrıntı olarak ele alınabilir.
Kan Dökme
Rabbimiz meleklere yeryüzünde bir halife kılacağım/atayacağım(ayette halk kelimesi değil cealna kelimesi geçmektedir ki cealna atama, kılma manasındadır.) buyurduğunda; Melekler ise “Yeryüzünde bozgunculuk ve kan dökecek birini mi yaratacaksın demişler ve Allah da “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim” demiştir.
Bu noktada kan dökme olayı dikkatimizi çekti. Zira kan dökme kötü bir davranış olarak ele alınsa da, kurban insanın Rabb’ine bir kurbiyet vesilesi kılınmıştır. Yani insan kan dökerek Rabb’ine yaklaşmaya çalışmaktadır ki dökülen kan kendi kanı olursa şehitlik mertebesine ulaşabilmektedir ve onunla ayrı bir hayat mertebesi kazanmaktadır.
İnsan Vücudunda Bitki
“Gelecekte insan vücudunda bitki yetişeceğine dair bir bilgi mevcuttur. Bu bilginin çağrışımını Barış Manço’dan bir alıntı ile ifade edeceğiz. Barış Manço birçok şarkısında ayetlerden alıntı yapmıştır. Buna örnek “Nefsine hakim olursan kurulursun tahtına” sözü Halil İbrahim Sofrası şarkısında geçmektedir.
“… orada tahtlar üzerine kurulacaklar…”
Kehf Suresi- 31. Ayet
Ayetten de görüleceği üzere Barış Manço bu ayeti şarkısında kullanmıştır. Bir başka örnek ise; “Göğsünde çiçek açan yar ola” dizesi yine Barış Manço’ya ait bir başka dizedir.
Adem(as) ile ilgili bir anlatıda; “İlk hali bildiğimiz ten gibi değildi; her tarafı topraktandı ve topraktan kabuk elbise vardı üzerinde. Bu örtü Adem cennetinde attıkları her adımda, yeni yeni bitkileri üzerlerini elbise olarak sarıyordu. İnsan vücudunda bitki yetiştirilecek olmasını Barış Manço’nun veciz ifadesi ile tekrardan ifade edecek olursak; “Göğsünde çiçek açan yar ola” eski bir cennet hatırasının gelecekte tekrardan canlandırılması olabilir.-Allahualem-. Elbette bu hatırayı ifade etmek için Barış Manço’dan alıntı yaptık yoksa Barış Manço “Göğsünde çiçek açan yar ola” ifadesini şu ayete atıf olarak da kullanmış olabilir.
“Onlara bahçeler, üzüm bağları, turunç göğüsleri yeni tomurcuklanmış yaşıt dilberler, dolu dolu kadehler var.”
Nebe Suresi – 31-34 Ayetler
1 Comment
Güzel ve orijinal yaklaşımlar.
Bu format da güzel olmuş.
Siteniz hareketlendi…
İyi çalışmalar.