İnsanın tanımını yapmakla başlamak isterdik, lakin bu isteğimiz konunun çok kapsamlı olması sebebiyle bu tanımı yapmak, pek mümkün gözükmemekte. Bu sebeple bu tanımı, okurlarımıza havale ederek başlama niyetindeyiz. Bu yazı dizimizdeki ele alacağımız konunun ortaya çıkma sebebi ise Efsane-i Tolkien’dir.
Efsane-i Tolkien’de insanların yaratılışı direkt olarak anlatılmaz. Bu sebeple “insanların uyanması” bizim için büyük bir soru işareti olarak ortada durmakta. Peki bunun bir soru işareti olmasına sebep nedir? Bu soru işaretine sebep bizdeki yerleşik bilgidir. Bu yerleşik bilgi ise ilk insanın yaratılışı, Adem(as) iledir. Bu yerleşik bilgi ile Efsane-i Tolkien’deki insanların uyanışı arasındaki uyumsuzluk bizlere ilginç gelmekte ve merak uyandırmaktadır. Peşinen söyleyelim ki, bu sorunun net cevabını bilmiyoruz ama fikir vermek, o konuda gayret gösterme, konunun etrafını kazmanın gerekli olduğu kanaatindeyiz. Zira bu konularda gayret etmekle memuruz. Bu sebeple bu konuya bir giriş olması bakımından insanın yaratılışını ele almaya gayret edeceğiz bu yazı dizimizde.
İnsanın yaratılışına geçmeden önce, bahsettiğimiz yerleşik ve klasik bilgiler başlangıçta bizlere basamak iken, bazı noktada bariyere dönüşmekte lakin çabalar arttıkça yani “bildiklerinizle amel edin, bilmedikleriniz size öğretilecektir” sözü şiarınca, bu bariyere dönüşen noktalar, tekrardan basamağa dönüşecektir. Bu konuda örnek verecek olursak, bir sayı sıfıra bölünmez kuralı vardır, insanlar bu bildikleriyle amel ettiler ve sonrasında bu problemi limit işlemiyle aştılar. Sıfıra bölünmez kuralı bir noktada bariyere dönüşmüşken, limit işlemiyle bariyer, tekrardan basamağa dönüşmüştür. Bu örnekte görüyoruz ki, iki işlem de doğrudur. Bir bilginin doğruluğu, diğer bilgiyi yanlışlamamaktadır. Bu örneği vermemizin sebebi ise iki yerleşik iki ana bilginin kabulü ve bu iki bilginin çok da detaylıca sorgulanmamasıdır. Bu iki bilgiden birincisi Kainatın yaratılışı, diğeri ise insanın yaratılışıdır. Biz bu iki konunun da Kur’an-ı Kerim’de anlatılmasından, mutlak doğru olduğuna iman etmemiz sebebiyle, bu iki konudaki farklı anlatımlara şüpheli yaklaşıyoruz lakin bunun temel sebebi, tefekkür eksikliğinden kaynaklanmakta. Bu konuda yaptığımız yanlışlardan bir tanesi de, derinine inmeden yerleşik bilgi ile konuları üstün körü geçmemiz. Yine bir başka ayette bahsedilen “ayetlerin üstüne basıp geçme” eylemini istemsizce yapıyoruz. Bu kasıtlı bir davranış değil elbette lakin bazı konulardaki ön kabuller, insanın detayları görmesine engel teşkil ediyor. İstemsizce az çok biliyoruz yahut şimdiye kadar gelen/aktarılan(kamuoyuna yansıyan genel kabulleri kastediyoruz) genel bilgilerden dolayı bu konularda detaya girme ihtiyacı hissetmeden geçiyoruz. Halbuki Kur’an-ı Kerim ayetlerinde her kelime, her anlatış farklıdır başka manaları da barındırır. Bu yerleşik bilgiler, bizleri tefekkürden alıkoyabiliyor. Yazının içerisinde iki yerleşik bilgiden bahsettik lakin bu sayı rahatlıkla artırılabilir. Cennet bilgisi de bunlardan birisidir.
Bu uzun girişten sonra ana konumuz olan insana dönme niyetindeyiz. İnsanlık tarihinden bizlere ulaşan bilgi kaynakları mitolojiler, her ne kadar bozulmuş olsalar da bir takım hikmetleri barındıran kutsal kitaplar ve elimizdeki yegane ve doğru kaynak ise Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an- Kerim’de kimi konular doğrudan, kimi konular işareten, kimi konular ise ima ile anlatılır. Genel kabullerin dışına, derinine bilgiyi elde etmek ise tefekkür ile mümkündür.
Konumuz insan olduğundan, az çok herkesin malumu olan Adem(as)’ın yaratılışı Kur’an’da anlatılmıştır. Bununla birlikte bazı mitolojik anlatılarda farklı farklı insan yaratılışlarından bahsedilmektedir. Hal böyleyken, bahsettiğimiz yerleşik bilginin bariyere dönüşme eşiği burada önümüze çıkmaktadır. Bu noktada artık mitolojiden insan yaratılışına dair örnekler vererek konuyu açabiliriz. Bu örnekleri oldukça kısa tutacağız ki detayları internette bulunabilir.
Sümer Mitolojisi
Yeryüzündeki işlerde kendilerine hizmet edilmeyen tanrılar bu konuyu Enki’ye götürüp, ondan yardım isterler. Enki Nammu ve Ninmah’a insan yaratması emrini verir. Nammu ve Ninmah “derin suların üzerindeki balçığı kararak” şekil bakımından tanrılara benzeyen, ancak onların ölümsüzlük yeteneklerine sahip olmayan insanı yaratırlar.
Bir diğer Sümer miti ise, Adapa efsanesidir. Adapa Sümer kralları listesinde ulusun ilk lideri olarak geçer. Enki tarafından yaratıldığına inanılırdı. Yarı fani idi ama ölümsüzlerin kuvvetine sahipti. İnsanlığa dili öğretenin Adapa olduğuna inanılır.
Manu
Manu Sankrit dilinde “düşünmek” anlamına gelen manu sözcüğünden türetilmiş olup, sözcük anlamıyla “insan” anlamına gelen ve farklı tradisyonlarda farklı anlamlarda kullanılan bir terimdir.
Manu Hint tradisyonlarında hem yasa koyucu olarak, hem insan türünü imal eden veya onun atası olarak, hem manvantara yöneticileri olarak, kimi tradisyonlarda ise yaşamış bir bilge olarak bahsedilir. Manu teriminin anlamları esas olarak dört grupta toplanır.
1- Hint tradisyonlarına göre, insan türünü meydana getiren, majik bilimlere vakıf Manular
2- Hint tradisyonuna göre, insan soyunun ataları, prototipleri olan, meydana gelmiş Manular
3- Hint tradisyonlarına göre, her biri bir manvantara (-Dünya gezegeninin ve üstündeki varlıkların tekamül sürecinin periyodik bir özellik gösteren aşamalarından her birine verilen ad-) boyunca Dünya’yı yöneten Manu’lar.
4- Ezoterik kaynaklara ve Rudolf Steiner’e göre, Manu, aynı zamanda, Atlantis kıtasının mevcut olduğu bir “devre”de yaşamış ve inisiyelerini Orta-Asya’da örgütlemiş bir bilgenin adıdır.
Askr ile Embla
Askr(Erkek) ile Embla(Kadın) İskandinav mitolojisine göre tanrılar tarafından yaratılan ilk insanlardır. Üç kardeş Vili, Ve ve Odin, ilk erkek ve kadının yaratıcısıdır. Kardeşler bir keresinde, bir sahil boyunca yürürken iki ağaç bulur. Ağacı alıp ondan ilk insanlar olan Askr ile EMbla’yı yaratırlar. Kardeşlerden biri, onlara yaşam nefesi, ikincisi hareket ve zeka, üçüncüsü ise biçim, konuşma, işitme ve görme bağışlar. Bunların yanı sıra tanrılar ikiliye kıyafet ve isim verirler. Askr kelimenin tam anlamıyla “dişbudak ağacı” anlamına gelirken, Embla Elm-
karaağaç ve yaygın görüş olan asma ağacıdır. Askr ile Embla tüm insanlığın atası olmaya devam ederlerken, ikiliye Midgard’ın surları içerisinde bir yuva sunulur.
“İskandinav mitolojisindeki başka yaygın bir inanç ise Yggdrasil üzerinedir. Bu ağaç genelde mitolojik atalarla ilişkilendirilir ve insanlar bu ağaçtan doğmuş bir atadan geldiklerine inanırlar.” Bu tırnak içinde alıntıladığımız bölüm Mircea Eliade’nin Dinler Tarihine Giriş kitabının Yggdrasil bölümünden alıntılanmıştır.
Törüngey ve Ece
Törüngey Türk ve Altay mitolojisinde ilk insan Adem, yeryüzünde yaratılan ilk kişi olduğuna inanılır. İnsanların atasıdır. İlk önceleri eşi de yoktur. Karısının adı Ece’dir.
Türk mitolojilerinde bir yaratılışla ilgili anlatı da Hayat ağacı ile ilgilidir. Evrenin Tanrı tarafından yaratılması ile beraber ortaya çıkmıştır. Dalları budakları gümüşten, yaprakları altındandır. İnsanlığın yaratılışı hakkındaki Türk düşüncesine göre Tanrı, yeryüzündeki dokuz insan cinsini, bu insanlardan önce yarattığı dokuz dallı bir ağacın gölgesinde barındırmıştır. Önce yerden dokuz dallı ağacı yükseltmiş, sonra her dalın altında bugünkü insanlığın ilk atalarından birini yaratarak, bu dokuz insana ağaç gölgesinde barınmayı, bir yaratılış bilgisi halinde verilmiştir. Bu konuda başka ağaç motifli anlatılara Türk mitolojisinde rastlamak mümkündür. Sadece son bir örnek verip geçeceğiz. Bugün kullandığımız “kayınbaba” “kaynana” sözcüklerinin kaynağı kayın ağacıdır. Yani yaratılış mitinin dile yansımasını da bu örnek üzerinden görmüş oluyoruz.
Yazımızda ancak kısıtlı ve belli başlı olan mitlere yer verebildik. Bunun yanında daha birçok benzer motif ve desende yaratılış miti mevcuttur. Öne çıkan iki unsur ağaç ve topraktır. Afrika’da muz ağacının çocukları, balkabağından doğanlar gibi hikayelerde vardır.
“Önemli temalardan birisi de; bir tohum yutmak ya da bir çiçeği koklamak suretiyle gebe kalmadır. Rumen türevlerinde elma yiyip hamile kalınan hikayeler de mevcuttur.” Bu tırnak içerisindeki alıntı da yine Mirce Eliade’nin Dinler Tarihine Giriş kitabından alıntılanmıştır. Kitaptan alıntıladığımız bölümleri özellikle belirtmemizin bir sebebi var aslında. Biz bu iki alıntının da hakikat olduğu kanaatindeyiz. Bu iki bilgi her ne kadar farklı coğrafyalara dağılmış olsalarda. Mircea Eliade’nin Dinler Tarihine Giriş kitabındaki bu iki alıntıyla birlikte şu resim birlikte incelenebilir.
Bu iki alıntının da birleştiği noktayı resimde görmekteyiz. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bulunan yaratılış ayetlerine farklı bir bakış atacağız. Bilindiği üzere topraktan yaratılma ile
ilgili ayetler de mevcuttur. Bu sebeple bu ayetleri burada alıntılamayacağız burada. Dikkatimizi çeken bir başka ayete bakacağız.
“Allah, sizi yerden(min el ardi) bitki(gibi) bitirdi.(enbete-kum)”
Nuh Suresi- 17. Ayet
Yazının içerisinde bahsettiğimiz farklı ayetler farklı manaları da işaret eder tezimizin bir veçhesini görmekteyiz. Bu ayetin bitki-insan yaratımı motifine bir işaret taşıdığı kanaati taşımaktayız-Allahualem. Yazı dizimizin ilerleyen bölümlerinde yaratılış ayetlerini incelemeye devam edeceğiz.
NOT: İlgili görsel Oktan Keleş Bey’in “Tengri’nin Türk’ü” isimli kitabından alınmıştır.