Bir önceki yazımızı göklerin ve yerin bucaklarından çıkma meselesinde bırakmıştık. Kaldığımız yerden devam edersek, göklerin ve yerin bucaklarından çıkma meselesini düşününce hayli ilginç geliyor. Göklerin bucağından çıkma meselesi bir nebze mantıklı geliyor; zira dikine yükselme gibi bir mantıkla düşünülebilir. Olay yerin bucağı meselesine gelince, herhangi bir gezegenin neresinden girilirse diğer tarafından çıkılır. Kuzey kutbundan girilse Güney kutbundan çıkılır. Yani aynı kürenin başka bir noktasına gidilmiş olunur. Burada önceki iki yazıda değinildiği gibi yer/arz kelimesinden görünen her yeri bir yer (sema-i dünya ayetlerde geçen dünya seması) yani dünya olarak ele aldığımızı belirtmiştik. Bu bakış açısı, bize ayetteki yerin bucağı meselesinde yeni bir fikir veriyor.
Bir odadan başka bir odaya, evimizden apartmandaki komşu eve giderken yahut apartmanı terk ederken hep kapıları kullanırız. Kapılar iki farklı mekanı birbirine bağlayan geçiş yerleridir. Bu dünya semasından çıkıp gitme meselesinde de geçiş noktalarına ihtiyacımız var. Bu geçiş noktaları olan kapılara Kur’an-ı Kerim’de değinilmiştir. Gök kapıları. Bahsettiğimiz bucaklardan geçme meselesi bu gök kapılarından olabilir-Allahualem-. Bu kapı meselesinde semaya bakınca ilk akla gelen de kara delikler olmuştur. Peki kara delikler gerçekten gök kapısı mıdır?
Kara delikler çok yüksek çekim kuvvetine sahip ve mevcut fizik yasalarına ters gelen özellikleri ile herkesi şaşırtmaktadır. Birçok uzay cismini yutmakta ve bu yutulanlara ne olduğu şu an için bilinememekte. Kara delikler hakkında birçok teori mevcut. Yıldız mezarlığı olması, pek çok şeyi yutması teorileri artırmakta. Bu teorilerden en dikkat çekenine bakacağız. Kara delikler bilinenin aksine tek türden ibaret değildir. Çeşitli sınıflandırılmalara tabi tutulmuşlardır. En yaygın olanları ise “dönen kara deliklerdir”. Sonsuz eğrilmiş(sabit kara delik) uzay-zaman içinde hayatta kalma imkanı gözükmemekte. Deliğe düşen bir astronot parçalanabilir ama dönen bir kara delikte, tekilliğe(singularity) dik(yüzüğün ortasından geçecek şekilde) yaklaşan bir astronot için hayatta kalma şansı ve imkanı ortaya çıkabilir. Bu kara delikten geçerek başka bir uzay-zamana geçilebilir.
Yukarıdaki Einstein-Rosen köprüsü(solucan deliği) sabit kara delikler için olup, bu şekilde başka evrene açıldığını savunur. Bu evren uzayın uzak köşesi de olabilir ki bu durum elma-kurt ilişkisine benzetilmekte ve bu yüzden kara deliklere otoyol tünelleri gözüyle de bakılmıştır.
Karadelikler hakkındaki bu bilgilerden sonra cevabını aradığımız “karadelikler gök kapısı mıdır?” sorusuna geri dönelim.
“Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” derlerdi.”Hicr:14-15
Göğün ve yerin bucaklarında kara delikler gökten ziyade “yerin bucakları” tabirine daha uygun düşüyor. Bu düşüncemizde etkili olan gökten bir kapının açılması şarta bağlanmıştır. Yani o kapı şuan keşfedilmemiş/kapalı olabilir. Gökten kapı açmanın şartı da Rahman Suresi 33. ayetteki sultana bağlanmıştır. Zira bu sultan ile o kapıdan geçilecektir. Gök kapısının daha henüz keşfedilmemiş yahut teoride olan başka bir şey olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden kara deliğin başka şey gök kapısının başka bir şey olduğunu daha kuvvetli bir ihtimal. Bir şey daha eklersek ayette (HİCR:14-15) gök kapılarından geçerken uruc kelimesi kullanılmış. Uruc kelimesi yükselmek manasına geliyor. Oysa kara deliklerde çok büyük çekme kuvveti vardır. Yani kara delikte uruc/yükselmekten ziyade kara deliğin içine çekilme durumu mevcut. Tüm bu gök kapılarından geçme, sultan olma meselesine bağlanmıştır.
“İman insanı insan eder, belki sultan eder” 23. Söz
Yazımızı sonlandırırken merak ettiğim birkaç soru var. Bu kapılardan geçme meselesi de bir nevi göçe benziyor. İkinci yazıda değindiğimiz lokal kıyametler göz önüne alındığında , bu geçiş sırasında acaba bu dünya semasında lokal bir kıyamet mi kopacak? Sonraki yazımızda bu soruya cevap aramaya çalışacağız.