Yıldız ve Gezegen – 2
Haziran 10, 2019
Yıldız ve Gezegen – 3
Haziran 21, 2019
Hepsini Göster

Gelecek Rüyaları-1

Sohbet meclisinde duyduğum her kelime hayretimin katlanarak artmasına sebep oluyordu. Bunlardan birinde geleceğimizin göklerde olduğu bahsi açıldı. Konudan çok etkilendim. Öyle etkilendim ki başka bir şey düşünemez olmuştum. Gelecek ile ilgili hadislere, ayetlere bakıyor, hayalimde kurduğum geleceğin dünyasını inceliyordum. Geleceği göremeyecek olma ihtimali korkunç geliyordu. Öyle ki bu süreçte Allah tarafından şiddetle arzu edinmemiz istenen ahireti bırakıp türümüzün, yani insanların yaşayacağı her şeyi sonuna kadar şahitlik etmek istiyordum. Kalbiminse bu yüzden ahiret sevgisiyle atmamasına, geleceğe şahitlik etme arzusunun baskın gelmesine de üzülüyordum bir yandan. (Geleceğe şahitlik etme arzumun ilk zamanlardaki gibi olduğunu söyleyemem ama halen o arzu içimde ateş gibi yanar.)

O zamanlarda birbirini ardına rüyalar gördüm gelecek ile ilgili. Hem de kronolojik sırayla. Bir fırsat bulup yazılarımı yazamadığım için yazmak istediğim konular epeyce birikti. Hikayeyi yazıya dökmek düşünceyi dökmekten bana daha kolay geldiği için, ilk olarak tavsiye üzerine bu rüyaları yazıya döküyorum.

İlk Rüya: Gelecekteki İstanbul

Gözlerimi açtığımda gelecekte yaşadığım bir anı gördüm birkaç saniyeliğine. Bu anda, gelecekteki kendi gözlerimle etrafı seyrederken hem şimdiki hem de gelecekteki bilincim aynı anda açıktı. Her ne kadar şimdiki bilincimle gelecekteki bedenimi kontrol edebilsem de, ne şimdiki zihnim gelecektekini, ne de gelecekteki zihnim şimdikini etkiliyordu. Yalnızca hisler… Hislerimiz ortaktı ve gelecekteki bedenimi de bu şekilde kontrol edebiliyordum. Bu rüya toplamda 5 – 6 saniye kadar sürdü. İlk iki saniye bulunduğum anın farkına varmak ile geçti. Geri kalan sürede anı seyrettim. Şöyle ki;

Koyu gri renkli bir arabada şoför koltuğunda oturuyorum. Hızla gidiyor, yanımdaki kişiye bir şeyler anlatıyorum. Araba o hızla gitmesine rağmen çıt,  ses yok. Arabada direksiyon da yok. Sanırım yapay zekanın yardımı ile düşünerek ya da irade göstererek, beyin ya da kalp gücü ile sürüyorsunuz. Gittiğimiz yolda asfaltın kenarlarının çok keskin bittiğini fark ettim. Bu bildiğimiz asfalt olmamalıydı. Dökme bir asfalt değil özel üretim bir şeydi. İstanbul Avrupa Yakasından, Anadolu Yakasına gidiyorduk. Zeytinburnu civarında olduğumuzu tahmin ediyorum ki, boğaza paraleldik ve az sonra köprüden geçecektik. Boğaza sıfır olan bu yol boğaza çok yakın değildi. Manzaraya biraz yukarıdan bakıyorduk. Yol boğaz suyuna hem çok yakın değil, hem de biraz yüksekteydi. Boğaz Köprüsü ile neredeyse aynı yükseklikte. Anadolu yakası’na doğru baktım; göz zevkini bozan o gökdelenler yok çok şükür. Anadolu yakasına genel olarak yeşil hakim. Havanın renk tonuna bakılırsa öğleden önce bir vakit. Gökyüzünde hava parçalı bulutlu ve bulutların bazılarının (Aslında bir tanesini dikkatle bakınca gördüm. Ama daha fazlası olduğunu düşünüyorum.) siyah küp şeklinde çekirdeği vardı. Anlaşılan o ki bunlar siyah küp şeklinde havada asılı duran cihazlar. Doğal görüntüyü bozmamak için etrafında bulut oluşturuyor, ya da tutuyor. Bulutun içindeki küçük kübü görmek oldukça dikkat gerektiriyordu.

Gözlerimi açtığımda bu rüya beni çok heyecanlandırdı. Çünkü o günlerde güneşin etkisiyle atmosferimizin üst tabakasında oluşan elektriğin yeryüzüne indirilmesini düşünüyordum. Bu konuyu Said Nursi Risale-i Nur’da defalarca zikreder. Kur’an’da ve hadislerde işaret edilen bir hakikattir. Aklıma ilk getirdiği şeyde bu olmuştu. Gökten indirmiş ve yollara vermişiz elektriği.

Aklıma getirdiği ikinci mesele de, Hz Mevlana’nın tabiriyle kalbin Allah’ın nazargahı olması. (Yere göğe sığmam, Mümin kulumun kalbine sığarım. ~Kutsi Hadis) Hani nafile ibadetlerimize ağırlık veririz de kalbimizde manevi bir yoğunluk, bir his oluşur, ve artık ne yapmak istesek, yaptığımız şeyler hep isabetli olur ya; aynı Allahü Teala’nın Kutsi hadislerinde de belirttiği gibi “Kulum bana nafile ibadetlerle durmadan yaklaşır. Nihayet ben onu severim. Kulumu sevince de, ben ona işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum.” Evet tecrübe ettiğimiz rüya bunu daha iyi anlamama vesile oldu.

(Ayrıca fikirlerimizin de bu yolla geldiğine inanmaktayım. Fikir Allah’tandır. Ve bu sebeple çok kıymetlidir. Fikrin gelişi duygulandırıyor, gözlerimden yaşlar süzülür çoğu zaman. Fikrin gelişini çok inceliyorum. Gelen fikirler duygu olarak kalbime geliyor, sonra o duygu zihnime geldiğinde sürpriz bir paket gibi açılıyor. Evet yoğun bilgi yüklü bir paket. Paketi inceledikçe, yani duyguyu düşündükçe bir şiir gibi başka duygular, başka bilgiler birbirini takip eder. Fikir böylece oluşuyor anladığım kadarıyla.)

(Not: Bu rüyayı 2015 sonu ya da 2016 yılı baharında görmüştüm.)

500 milyon sene sonraki gelecekte, yeni yaratılan o muazzam evrendeki hayatımıza kadar süren rüya serisinde, bir sonraki yazıya gezegenimiz den ayrılışın hüznü ve müjdesini içeren rüya ile devam ediyoruz…

2 Comments

  1. berk dedi ki:

    Hayırdır inşallah. Merakla bekliyorum devam yazısını…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir