Ey Düşmanım Bana Sen Lazımsın!
Haziran 21, 2021
Alter Ego 1: Sanal Bedenler
Ekim 17, 2021
Hepsini Göster

Vaiz Olarak Ölüm Yeter

“Din nasihattir.” -Hadis-i Şerif

“Vaiz (nasihatçi) olarak ölüm yeter”. (Hz. Ömer’in bu sözün yazılı olduğu bir yüzük taşıdığı rivayet edilmektedir.)

Ölümü öldürmek muhaldir ama insanların gündeminden ölümü çıkarmak mümkündür hatta çok kolaydır. Bir kere başta nefis ölümden rahatsız olur ve ölümü hatırlamak istemez, kendini gaflete salar. Gaflet uykusu insana ölümü unutturur. O kadar ki insan bir tabut taşırken de, kefenin bağlarından tutup mezara bir ölüyü koyarken de kendinin de bir gün öleceğinden gafil olabilir. Hatta insan vasiyet ederken, ölümünden sonrasını planlarken bile öleceğini tam olarak idrak etmiş olmayabilir. (Hatta ölümünden sonra yapılıp edileceklerle çok detaylı olarak ilgilenmenin ölüm gerçeğini tam olarak idrak etmemiş olmanın bir emaresi olduğu söylenebilir.)

İnsanlar çoğu zaman ıvır zıvır dünya işlerine sırf ölümü unutmak için dalarlar. Bazen yaşlı bir adamı ömrünün son demlerinde, hiç mecbur olmadığı hâlde, zahmetli dünya işleriyle uğraşıp dururken görürüz. Anlarız ki bu kişi ölüme çok yaklaştığının farkında ama bunu unutmak için kendine meşgaleler buluyor, zihnini başka şeylere odaklayarak bu acı gerçekten kaçmaya çalışıyor.

Ölümü unutmak büyük bir vaizden mahrum kalmaktır. Dünyanın geçici lezzetlerinin geçiciliği unutulursa nefsin bunlara dalması ve kendini bunlarda kaybetmesi daha kolay olur.

“Lezzetleri acılaştıran ölümü sıkça hatırlayınız.” -Hadis-i Şerif

Ölümü unutmaktan da beteri vardır o da ölümü tamamen inkâr etmektir. Bizden önceki nesillerde gafletin bu derekesi mümkün müydü bilemiyorum. Ama bizim neslimiz ve bizi takip eden nesiller için ölümü inkâr gibi bir bela da söz konusu.

Bir insan mezara ölü koyarken de ölümünden gafil olabilir dedik. Ama bu insan ölümün kendisinden gafil olamaz, aklı başında ise ölümü inkâr edemez. Ölümü bütün bütün inkâr etmediğinden ölümün vaazından onun da bir nasibi olabilir. Halbuki ölümü inkâr eden biri vaazın bu kadarcığından dahi mahrum kalacaktır.

Bu kadar göz önünde bir şey nasıl inkâr edilebilir? Şeytan’ın çok kullandığı bir hilesi burada devreye girer: sahte vaat.

İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: ‘Doğrusu, Allah, size gerçek olan va’di va’detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azab vardır.’ (İbrahim suresi, 22)

Ölümü insanlara inkâr ettirmek için gerçekten öldürmek gerekmez, insanları ölümün öleceğine ikna etmek yeter. Şeytan ve avaneleri de bunu yapmaya çalışmakta, teknoloji sayesinde ölümün ha öldü ha ölecek olduğunu söyleyip durmaktadır. Singularity ve Transhumanism akımlarının en büyük sahte vaatlerinden biri budur. Zihnimizin bilgisayara upload edilebileceği, cryogenics ile bedenlerimizin (o kadar paramız yoksa sadece kafamızın) dondurulup ölümsüzlük bulunduğunda çözülebileceği gibi iddialarla ölümden bir gün kurtulunabileceğine kitleleri ikna etmeye çalışmaktadırlar. Bu iddialar hâlâ halkın geneli tarafından inandırıcı bulunmasa da teknoloji ilerleyip bu iddiaları destekleyen gelişmeler ortaya çıktıkça durumun tersine dönmesi muhtemeldir.

by Araya Peralta

Halbuki bu akla uzak senaryolar gerçekleşse ya da daha makul bir senaryo olan insanın yaşlanmasının engellenmesi mümkün hâle gelse bile bunların hiçbiri ölümün öldüğü anlamına gelmez. Güneş’in bir ömrü vardır, bu ömür ne kadar uzun olursa olsun sonsuz değildir ve ölmek istemeyen bir insanlığın Güneş ölmeden önce bu güneş sistemini terk etmesi gerekir. Başka bir güneş sisteminde de aynı sorun söz konusu olacaktır. O güneş sisteminden diğerine gezip durulsa bile Samanyolu galaksisinin de bir ömrü vardır ve bu ömür sona ermeden galaksiler arası yolculuk sorununu, hem de tüm bir galaktik medeniyeti taşıyacak ölçüde, çözmek gerekmektedir. Ama bu bile derdimize derman olmayacak, ömrümüz evrenin ömrü ile sınırlı olacak ve kaçınılmaz olan son bizi bir noktada yakalayacaktır.

5 milyar yıl yaşamanın 70-80 yıl yaşamaya kıyasla ölümsüzlük derecesinde olduğu ileri sürülebilir. Halbuki bu büyük bir yanılgıdır. Ölümsüzlük sorunu bir nicelik sorunu değil nitelik sorunudur. Ömür uzatarak ölümsüz olunmaz. Ölümsüzlük mutlak olmadığı sürece 5 değil 500 milyar yıl da yaşasa insanın beka aşkı tatmin olamaz. Nihayetinde her insanın gerçekte elinde olan ömür sadece yaşadığı an’dır. Bir noktada bittiği sürece kısa ve uzun ömür arasında niteliksel bir fark yoktur.

Üç bin yıl ya da bunun binlerce katı fazlasını yaşayacak olsan da hiç kimsenin hâlihazırda sürdürdüğü hayattan başka bir hayatı kaybetmediğini ve kaybetmekte olduğu hayattan başka bir hayat yaşamadığını unutma. Bu yüzden hayatın en kısası da en uzunu da aynı kapıya çıkar. Çünkü şimdiki zaman herkes için aynıdır, bu yüzden geçmiş zaman da aynıdır ve yitip giden sadece bir andır. (…) bir kişi çok uzun yaşasa da çok kısa yaşasa da aynı şeyi yitirir. Bu da şimdiki zamandır ve insan sadece bundan mahrum olabilir; nihayetinde insan yalnızca buna sahiptir ve hiç kimse sahip olmadığı şeyi yitiremez. (Marcus Aurelius, Kendime Düşünceler, 2:14)

İnsan ölümü unutabilir ya da inkâr edebilir ama asla ölümden kaçamaz.

Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun; müşriklerden de çok; her biri ister ki bin sene yaşasın. Oysa çok yaşatılması hiç kimseyi azaptan kurtaramaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür. (Bakara suresi, 96)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran suresi, 185)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir