Demircilik – 6
Temmuz 27, 2020
Müziğe dâhil olabilmek
Ekim 4, 2020
Hepsini Göster

Sevimli Hocalar

Bu yazımda önceki paylaşmadığım tefekkürlerimi ve bunları güncelleyerek paylaşmak istedim.

Hayatımın dönüm noktası diyebileceğim ilk şey birlikte yaşamaya başladığım kedilerimdir. Kedisi olan arkadaşımın evine gittiğimde kedisini odaya kapattıracak kadar korkan biriyken yıllarca aynı yatakta yatıp kalkıp en yakın dostlarım olacak kadar yakınlaştım. Başka sebeplerden ötürü şuan ayrılmak durumunda kaldım. Hikayenin başlangıcı Üsküdar’da bekar olarak yaşadığım evde hamile bir kedinin bahçemize gelmesiyle başladı. Korkuma rağmen ona ufak ufak yediğim yemekleri paylaşmaya başladım. Sonunda bir arkadaşımın tavsiyesi ile oraya bir basit kutu kedi evi koydum ve ertesi sabah 5 tatlı yavru kedi ile karşılaşmıştım. O günden sonra o yavruları kucağıma alıp onlarla oynamalara başlamıştım.

Besbelli Allah’ın bir ikramıydı yavru kedilerim. Ama tabiki her sevginin bir bedeli vardı ve her kedi severin başına gelen o olaylar başıma gelmeye başladı. Komşular ve arkadaşlar rahatsız olmaya başlayınca belli süreden sonra onlara ve bana kızmayan insanlar topluluğun olduğu güzide bir mekan buldum. Bu mekan tabiki de ölü insanların olduğu bir mezarlık. O bıraktığım yerde besliyordum ki tabi ki yavaş yavaş kayboldular. Sanırım anneleri onları daha güvenli yere taşıdılar yada başka kötü şeyler başına gelmiş olabilir. Allah’ın verdiği güzel ikramı ilk seferinde geri çevirdiğimi son zamanlarda farkettim. Sevginin getirdiği zorluklarla hemen pes etmişim. Sonra kısa zaman sonra onları bıraktığım yerde bir kör kedi yavrusu buldum. İki gözüde kördü ve ona evde  bakılması gerektiğini söylediler. Hatta ona birde arkadaş gerekliymiş ve bu vesile ile de tek gözü kör olan başka bir kedi sahiplendim. Bu sefer Allah’ın bu ikramını sonuna kadar götürmeye çalıştım. Yine çevresel faktörlerden dolayı 5 kez ev değiştirdim ama bu sefer kolay vazgeçmemekte kararlıydım. Bu vesile ile onlar benim bir nevi hocalarım oldular. 

Ene risalesi ve kedi seven hocalarım vesilesi ile onları okumayı bir nebze olsun öğrendim. 

1 – “Peki ben Rabbime bu şekilde nasıl sevimli gözükebilirim?”

Yavru kedilerime baktığımda içime şefkat yağmurları yağıyor ve hayret artıyordu. O kadar sevimliydiler ki hiç kıyılmazdı onlara. İzlemek , seslerini duymak ve patilerine dokunmak ve o pembeliğe hayran kalmak o kadar güzeldi ki şu güzel soruyu sormama vesile oldular. “Peki ben Rabbime bu şekilde nasıl sevimli gözükebilirim?” Eğer bende Rabbime böyle sevimli gözükebilirsem aramızda çok güzel bir iletişim olabilirdi ve kıyamazdı ve onun rızasını kazanmak çok kolay olurdu.

2 – Acz ve Fakr’ı öğreten kediler

Kör kedilerim vesilesi ile iyice kedici olmuş ve sokaktaki kedilere de sarmaya başlamıştım.

Çünkü hepsi ayrı karakterde ve ayrı bir güzellikleri olan kedilerdi. Hepsi gözümün içine bakmaya başladılar “Bugün bize ne getirdin?” der gibi. Bir gün yine eve dönerken sosis ve salam almıştım ama tabiki sayısı biraz azdı. Ama çok alıştırdığım için 3-4 kediye verirken bile o poşet sesinden etrafımda 15-20 ye yakın kedi toplaşıyordu. İşte o anda çok ilginç bir his hissettim. Bu his hic yaşmadığım kadar etkili ve çok göz yaşartan bir histi. Acz’imi anlama hissi. Ben elimdeki az sayıda sosis ve salamı dağıtıyordum ama bilmiyordum hangisi daha muhtaç veya hangisi tok. Ama böyle üstüme tırmanacak derecede olanları tercih ediyordum ama uzakta da korkarak aç bakan kedilerde vardı. O anda işte şu cümleleri içimden söylemek geldi. “Allah’ta sonsuz nimet ve verme isteği vardı ve kimin muhtaç olup olmadığını çok net biliyordu” 

3 – Vermeyi seven

Burada farklı bir tefekkür konusuda çıkıyordu. Ben vermemeye dayanamıyorum ki, Allah vermeyi yaratan. Ama çok az düşündüğümüz de her an veriyor ve vermeye devam ediyor. O zamanlar hayatıma rehber olacak olan şu zikrimi keşfettim “vermeyi seven, sevmeyi veren” Allah’ın ismi ve sıfatları geçtiğinde artık bu zikir başı çekiyordu ve çekmeye devam ediyor. 

Bir gün pencereme gelen kedileri beslemeye çalışıyordum ama neler yaşadı ise çok yabani ve saldırgan bir kedi de vardı. Oraya mama koyarken beni çırmaladı ve kanattı. O an tabi ki sinirlenip vermeyi kestim ama sinirim gidince aç olduğunu bildiğim için vermeye devam ettim. Burada kıyas ile ben bile zahiri bir şekilde canımı yakana bile vermeye devam ettim. Bu şekilde yaratıcıyı inkar edip küfredene bile Rabbimiz her an vermeye devam ediyor. Benim yaşadığım basit bir misal bu Allah’ın küfredene bile verme olayını çok daha iyi anlamama vesile oldu. O sonsuz bir sevgi ve verme isteğine sahip idi. 

4 – Dua ve Yakarış

Kedilerle yaşayanlar bilir. Özellikle kediniz sokak kedisiyse daha cana yakın ve sevgi delisi olurlar. Kör kedilerim de genelde ya ayağıma ya göbeğime yatarak sürekli sevilmek isterler.

Ama şartlar gereği iş yaparken bu her zaman böyle süremez. İşte o zamanların birinde yine onlardan uzaklaşarak kendimi diğer odaya kapattım ve işime odaklandım. Ama onlar kolay vazgeçecek varlıklarmı? Birisi sürekli miyavlayarak diğeri ise sürekli kapımı tırmıklayarak benim yanıma gelmek istiyorlardı.Bu 30 40 dk kadar sürdü ve ben pes ettim kapıyı açtım ve tekrar kucağıma geldiler. İşte bu olay ise bana Allah’a samimi dua ve yakarışın dersini vermişti. Onu istemek ve kapının arkasında “Ben buradayım ve seni istiyorum” diyebilmek.

Bu olaydan sonra hemen seccademi açıp dua etmeye başladım ve o an farkettim ki kapı formu ve seccade formunun aynısı olması bir nevi olayı doğru anladığımın işareti gibi oldu.

O kapının arkasında sürekli istemek ve yakarmak. Ben bile sınırlı sevgi ve şefkat ile o kapıyı 30 dk dayanamayıp açıyorum. Allah’ın sevgi ve şefkatinin sonsuz büyüklüğünü düşünmekte o kadar etkileyici o yüzden.

5- 5 yıl

Kör kedilerim eve muhtaçtı , barınmaya ihtiyaçları vardı. 5 yılı aşkın kedilerle evimi paylaştım. Onlardan ayrılmak durumunda kaldım ama benim barınmaya ihtiyacım olduğu zamanda 5 yıllık bir barınma ihtiyacımı da Allah bana nasip etti. Onlarla geçirdiğim zaman çok kıymetli idi. Ama son bir dersleri daha vardı. Sevgiyi emanet veren Allah, zamanı gelince bırak dediğinde de bırakmak gerekiyordu. Evet çünkü 2. ders zamanıydı belkide. Çok zor bir sınav. Daha bir çok sevgiden vazgeçme zamanı idi. Çünkü sahabelerin ve peygamberlerin yolu da aynı ayrılışlarla doluydu. Yolun kaderi dersi . Artık bebekten ve evlilikten Allah’ı tanıma oyunları başlamıştı. 

Bu seferkiler öyle kedi bakıcısına para ver baksın gibi elinden bırakamazsın. En nihayetinde olaylar “Ben olmayan nefsini eğitmekle” bitiyor. Kediler iyi birer hoca gibi beni eğittilerse de nefsi çok fazla yormadan ve severek ve şefkatle çalışan metodlar gibiydi. Ama her zaman akıl hocalarımızın ve kitaplarını okuduğumuz yazarların tabiati okumamızda büyük katkısı olmuştur. 

Kabz yaşadığım dönemlerde okuduğum kitapta şu yazıyordu. 

“Müsebbibü’l-Esbab”a döndüğü hengamda reca, bir berk olur, burak olur.. onun yollarını aydınlatır ve onu, ulaşılması insan gücünü çok çok aşan ulaşılmazlara ulaştırır.”

İnşallah onların aydınlatması ile daha güzel okumalara ulaşırız.

Allah onlardan razı olsun.

7 Comments

  1. berk dedi ki:

    Son yapılan yorumlar (İlhan bey’in mesela) “Son Yorumlar” bölümünde gözükmüyor. Gözünüzden kaçmış olabilir.

  2. İlhan dedi ki:

    Ne diyeceğimi bilemediğim, kalbimin yerini hatırlatan bir yazı oldu bu
    elinize sağlık, Allah ilhamınızı arttırsın.

  3. Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

    Musa bey,
    Gönül açan yazınız sebebiyle sizi tebrik ederim. Sitemize ayrı bir tefekkür penceresi açtınız. Allah ayetteki “oku” emrine sizleri mazhar eylesin inşallah.

  4. Musa Deliorman dedi ki:

    Çok teşekkür ederim. Düzelttim. Bu tarz şerhlerinize çok ihtiyacımız var. Genelde duygularımı kelimelere dökerken (ene cetvelinden algıladığım Allah’ın isim ve sıfatlarını) bu tarz hatalare düşebiliyorum. Allah’ın sonsuz şefkat ve sevgisini o kadar merak ediyorum ki görmek için sabırsızlanıp ölüm sonrasını arzulayabiliyorum. Belki bu ifade de yanlış oldu 🙂 Şuanda da bahsettiğiniz iyilik ve kötülük durumlarını tefekkür halindeyim.
    ” Nisâ Suresi – 79 Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah yeter.”
    Bunu pratiğe döküp hemen görüp daha çok iman etme çabasındayım. Zannediyorum şahsi olarak kötü dediğim şeylerin nefsimi eğitebildikten sonra gittiğini gördüm. Zaten bir çok başa gelebilecek kötü olaylar istişare edilmiş ise çok yakın zamanda hayretlere vararak nasılda isabetli olduğuna şahit de oldum. Ama kast ettiğim şeyler şahsi meseleler. Örneğin kedilerle ayrılmama arzum artık nefsin arzusu haline gelmişti fakat bunu istişare edince gördüğüm kadarıyla başa gelebilecek farklı zor ve kötü meselelerden eser yoktu. Rehbersiz bu hayat ne kadar karanlık olurdu.

  5. berk dedi ki:

    Çok güzel ve içten bir yazı.

    Samimiyet satırların içine işlemiş. Oradan benim de içime sızdı. Zaten bu “Yeşil Güneş” sitesinin bariz bir vasfı bu: “Samimiyet” ve “İddiasızlık”. Sitenin ana sütunu Ömer Tahir Karahanlı’nın da yazılarında bunu görüyorum. Ben de kedi seven biri olarak yaşadıklarınızı daha düşük dozajda da olsa yaşadım/yaşıyorum. Ama sizin kadar bunu marifetullah penceresi olarak değerlendirememiştim. Tebrik ederim.

    Yalnız küçük bir şerh düşmek istiyorum:

    “Ben bile sınırlı sevgi ve şefkat ile o kapıyı 30 dk dayanamayıp açtıysam Allah nasıl dayansın o sonsuz sevgi ve şefkati ile?” Bu ifade müthiş bir nükteyi yakalamış ve kendi enfüs aynasında Allah’a ait “şuûnat-ı ilahiye”ye dair bir mana yakalanmış. Bu tip manalara şuûnat deniyor. Bizdeki bazı hislerin Allah’ta olan asılları. Ama onların şöyle bir farkı var: Onlarda kusur, naks, zaaf olmuyor. Kuddus olan Allah’ın kudsî ve pak şe’nleri onlar. Dolayısı ile Allah’ın dayanamayıp bir zaaf göstermesi mümkün değil. Belki de biraz da bu hikmet ile tabiatta “vahşî” diyebileceğimiz ve beni doğa belgesellerini seyretmekten uzak tutan haller var. Hatta 24. mektup’ta anlatılan hakikatleri bilmeyen bazı insanlar, Teodise dedikleri “kötülük problemi”nden dolayı Yaratıcıyı inkar ediyorlar. Pascal’ın dediği gibi bu dünyada aydınlık isteyen için yeteri kadar aydınlık ve karanlık isteyen için yeteri kadar karanlık var. Yazınız beni mest etti. Sizden ve Ömer Tahir bey gibi bir araştırmacı ve tefekkür ehlinden daha nice böyle güzel yazılar bekliyoruz.

    • Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

      Değerli okurumuz Berk bey;
      Güzel sözleriniz için teşekkürler. Yakın zamanda yeni yazılarımızı yayınlayacağız inşallah.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir