Mitoloji belirli uygarlığa yada dinsel geleneğe özgü inançları, uygulamaları, kahramanları ve doğa olaylarını aktaran söylencelere verilen genel isimdir. Mitolojinin belirli genel bir tanımı olmamakla beraber saydıklarımız dışında olayları da içermektedir. Mitoloji günümüz insanına çok uzak zamanlardan kalan hatırlardır. Bu hatıralarda geçen doğaüstü varlıklar, türlü türlü tanrılar sebebiyle günümüzde mitolojiye daha çok masal gözüyle bakılmaktadır.
Bu yazı dizimizde mitolojiye genel bir bakış atmaya çalışacağız. Bir takım konulara elimizden geldiğince açıklamalar yapma niyetindeyiz. İlk konumuz tanrı konusu olacak. Mitolojileri incelediğimizde genel olarak politeist dinler karşımıza çıkmakta. Neredeyse her olay için bir tanrı ile karşılaşıyoruz. Deyim yerindeyse ortalığın tanrılardan geçilmediği bir ortam var.
Mitolojide öne çıkan inanç sistemlerine baktığımızda dört farklı sistem bulmaktayız. Bunlardan birisi düalizm. Bir iyi tanrının bir de kötü tanrının mücadelesinin olduğu bir inançtır. Zerdüştlük bir düalizm inancı örneğidir. Bir diğeri ise henoteizmdir. Henoteizm ise üç tanrılı bir sistemdir ki günümüzdeki teslise benzer bir yapı teşkil eder. Üçüncü inanç ise monoteizmdir ki Gök Tanrı inancı da buna örnek verilebilir. Sonuncusu ise yukarıda bahsettiğimiz politeistliktir.
Mitolojilerin geneli ele alındığında tek tanrı, yaratıcı bir baş tanrı(deus otiosus) fikri hep korunmuştur. Bunun yanında Güney Amerika’dan Afrika’ya, Orta Asya’dan Japonya’ya bu inançlar sistematik benzerlikler taşımaktadır. Üstelik bu coğrafyalar, birbirinden bağımsız yerlerde ve zamanlarda da olsa sistematik benzerlikler hepsinde göze çarpmaktadır. Günümüzde mitolojideki inançların sistematik benzerliklerini yorumlamada ateist çerçeveden yapılan yorum şu şekildedir. Bir takım benzer sosyo-psikolojik durumlar, benzer konjonktürler insanları tanrı fikrine itmiştir. Aslında bu bakış açısı mitoloji incelemelerinde pek dikkate alınmamaktadır ki olayların ardını açıklamada zayıf bir yorumdan ibarettir. Sadece kenarda kalan bir görüş olarak durmaktadır. Bu fikir bir ilginçlik de taşımaktadır. Benzeri durumların meydana gelmesi ve benzeri sapmalar(düalizm, politeistlik gibi) olması. Benzeri olayların meydana gelmesi bir ilahi iradeye benzeri sapmaların meydana gelmesi de belirli bir saptırıcının varlığına işaret etmez mi?
Bu benzerliklere bakış açımız ise ezeli bir hikmetin var olduğudur. Yani benzerliklere sebep kaynağın Bir olmasıdır. Vahiy aynıdır temelde, değişen ise ortam ve şeriattır. Yeryüzüne indirilen ilk peygamber ve ilk insan Adem(a.s)’dır. Yeryüzüne tek ilah inancı ile gelmiştir ve apaçık, saptırıcı düşman Şeytan da inmiştir yeryüzüne. Adem(a.s) sonrasında peygamber silsilesi devam etmiştir. Ne zaman insanlık yoldan çıkmaya başlamış, peygamberi kavmini doğru yola iletmeye gayret göstermiştir. Konumuz genel hatları ile tanrı olduğundan, insanlar Tek Olan’a şerikler icat ettiklerinde peygamberler kavimlerini yeniden Tek Olan’a yönlendirmiştir. İnsanlık tarihi bu açıdan incelendiğinde özünde Tek Olan’dan yüz çevirip henoteizm, politeizm gibi tahribata uğratıldığı ve şerikler icat edildiği gözlenmektedir. Bu manada yaratıcı, baş tanrı fikri genel hatlarıyla korunsa da şerik icat etme sürekli olarak ortaya çıkmıştır. Zaten Kur-an’ı Kerim de böyle bir ortamda nazil olmamış mıdır?
“Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar?
Ankebut Suresi – 61
Lat, Menat, Uzza’ya rağmen Allah’ın yaratıcılığına inanç o dönemde de vardı. Yeniden Bir olana dönme çağrısı Mekkelilere de yapıldı bu manada. Her ümmete peygamber gönderildiği Kur-an’ı Kerim’de geçmekte. Bu mitolojideki bir çok benzerliği açıklamaktadır. Kozmogoni benzerlikleri bu konuda örnek verilebilir.
Günümüzde arkeolojik bulgulardan yola çıkarak o kavmin yahut bölgenin inancı hakkında yorumlar yapmaktayız. Bulduğumuz bulgular itibari ile o dönem peygamberlerinin anlattıklarının bozulmuş haldeki inançlarına işaret ediyor. Zira Mekkeli müşrikler üzerinden yola çıkacak olursak Kabe’nin içi putlarla doluydu ve onlara tapınma vardı. Buna rağmen Allah’a dair bilgileri de var. Öncesinde gelen hanif inancı bırakıp yeni ilahlar icat ettikleri anlaşılıyor. Bu örneğin ışığında Sümerlileri inceleyebiliriz. Sümerliler çok tanrılı inanca sahiptir diye söylenir. Sümerler’de her insanın Deus otious dışında kendine özgü iki tanrısı daha vardır. Dışarıdan bakılınca anlamsız gözüken bu inanca İslam’ın anlattıklarıyla bakınca görüyoruz ki her insanın sağında ve solunda olmak üzere iki melek bulinur Münker ve Nekir. Bu bize şunu göstermektedir ki öncesinde de vurguladığımız gibi vahiy aynı ve değişik zaman ve mekanlarda peygamberler vasıtasıyla insanlara ulaşmıştır. Meleklere tanrı söylemine değinirsek;
“Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi?”
Ali İmran Suresi – 80
Ayete geniş zamanlı olarak bakacak olursak insanlar melekleri ve peygamberleri ilahlar edinmişlerdir ki ayette buna karşı bir uyarı vardır. Bu ayetle birlikte şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Sümerliler Tek Tanrı inancına sahiptirler lakin zamanla yeni ilahlar edindiler ve politeistlik baş gösterince dinlerini tahrife uğratmışlardır. Bu tahrif birçok yerde göze çarpmaktadır. Önümüzdeki yazıda bu tahrifleri incelemeye devam edeceğiz.
*Not: Yazı vesilesiyle bütün okuyucu ve yazarlarımızın Kurban bayramını tebrik ederim.
1 Comment
[…] Öncelikli olarak mitolojiye ve geçmiş kavimlerin hikaye ve kıssalarına bakış açımızı Mitolojiye Bakış yazı dizimizde anlatmıştık. Bakış açımız temel olarak farklı coğrafya ve farklı […]