NUH(as)
Kasım 18, 2017
MİTOLOJİ-2
Şubat 2, 2018
Hepsini Göster

MİTOLOJİ

Mitolojinin birçok farklı tanımı mevcuttur. Eski Yunanlarda logos ve historiaya ters düştüğü için mythos terimi gerçek olarak var olmayan her şeyi belirtmeye başlamıştır. Sonraları doğrulanamayan yada geçerli sayılmayan her şeyi yalan yada hayal alanına itmiştir. Mitoloji eski masalsı bir anlamda sihirli zamanlarda geçen, günümüz materyalist düşünceye karşı birçok farklı doğaüstü varlığın olduğu yaratılış yahut kahramanlıkların anlatımıdır. İlk tanımın aksine ikinci bir tanım da yaşayan mit olduğuna dairdir. Yaşayan mitten kast edilen insan davranışları için mitlerin modeller oluşturması ve bu yolla yaşama anlam ve değer kazandırmasıdır. Farsçada efsane, mitoloji kelimesine denk gelmektedir. Efsun kelimesi de “büyü, sihir” manasına gelmekte ve efsane sözcüğüyle eş kökenlidir. Bu kelime kökeni yukarıdaki sihirli zaman tanımını destekleyici niteliktedir.

Mitlerin aktarımına geçmeden önce bu doğaüstü varlıklar içeren mitlerin reddi hakkında küçük bir eleştiri yapabiliriz. Günümüzde bilim gözlemlenebilir alanı incelemektedir. Eğer somut bir bulguya/bilgiye rastlanmazsa bu reddedilmektedir. Bunun yanıltıcı olabileceğine dair şu örneği verebiliriz. İlk dinozor kemikleri bulunmadan önce bu tür bir varlıktan söz edilse bu elbette reddedilirdi. Sonrasında keşfedilen dinozor kemikleriyle birlikte böyle bir türün dünyada yaşadığı kabul edilmiştir. Yani keşiften önce doğaüstü olan varlık olan dinozorlar, keşiften sonra doğada bulunmuş varlık statüsüne kavuşmuştur. Bu türden örnekler artırılabilir. Bu örnek üzerinden mitlere bakışta bütün bütün hayal ve gerçek olmayan gözüyle bakmak pek de doğru bir bakış açısı değil gibi. Acelecilikle reddetmek sonrasında pişmanlıklar ortaya çıkarmıştır tıpkı Galileo’nun idamı gibi. Bu sebeple mülahaza dairesini geniş tutmakta fayda var.

Phoenix-dragon-snake-art-8856175-915x515

Mitolojilerin günümüze kadar ulaşması hayli ilginçtir. Zira binlerce belki yüz binlerce belki de milyonlarca yıl üstünden zaman geçen olaylar günümüze kadar ulaşmaktadır. Mitlerin, efsanelerin, destanların bu yolculuğu genellikle sözlü aktarım ile olmuştur. Sözlü aktarım dışında taş tabletler yahut benzeri yöntemler vasıtasıyla da olmuştur. Bu manada Sümer tabletleri bu konuda örnek olarak verilebilir. Pek fark edilmese de arkaik insanlar için mitolojinin/efsanelerin önemi çok fazladır. Bu denli önemli olmasının sebebi yaşayan mit tanımındaki gibi davranışlara model oluşturma ve kozmogoni mitleri ile içerisinde bulunduğu evreni anlamaktır. Bundan dolayı mitler bir şekilde her toplumda korunup gözetilmiştir. Misal verecek olursak yalancı öyküler her zaman her yerde anlatılabilirken, mitler ancak belirli zamanlarda belirli bir süre boyunca( sonbahar-kış aylarında ve yalnızca geceleri) ezberden anlatıla gelmiştir. Miti ezberden okuyup anlatacak kişi sıradan bir kişi değildir. Mitlere verilen önemden dolayı mit sadece belirli inisiyasyondan geçmiş kişilere öğretilirdi. Bu alışkanlık kültürde arkaik evreyi aşmış halklarda bile varlığını korumuştur. Türk-Moğol kökenli halklarda ve Tibetlilerde destansı şiirler ancak geceleri ve kış boyunca okunabilir*.

Bu kısma kadar anlattıklarımız mitten çok mitin tanımı ve aktarımına dairdi. Mitin başlıca işlevini yazının başında geçen ikinci tanımda bulabiliyoruz. Bu tanımı biraz daha açarsak, mit anlamlı insan etkinliklerinin(beslenme, evlilik, çalışma, sanat, bilgelik vs.) rol modellerini ortaya koymuştur. Verilen tanımlama eski kavimlerin davranışlarının anlaşılmasında önemli yer tutmaktadır. Konuyla ilgili olarak belli bir kabile balıkçılıkla geçinir çünkü mitsel zamanlarda Doğaüstü Varlık onun atalarına balıkların nasıl yakalandığını ve nasıl pişirildiğini öğretmiştir. Bu kabilenin miti Doğaüstü Varlık tarafından gerçekleştirilmiş ilk balık avının öyküsünü anlatır. Bunu yaparken gem insanüstü bir eylemi ortaya koyar hem de kabilenin neden bu biçimde beslenmek zorunda olduğunu açıklar. Bir başka örnek ise Gineli Kailer’e ait bir törende herhangi bir ayrıntının nedeni sorulduğunda onların cevabı “çünkü Kutsal Halk bunu ilk kez bu biçimde yapmıştı” olmuştur. Örnekler çoğaltılabilir ama şu anlaşılmaktadır ki mit arkaik insan davranışların da hayli etkili olmuştur ve mit o insanlara kozmogoni gibi en eski varoluş öykülerini anlatır. Mitin bu özelliği insanların içinde olan kökene/öze dönüş arayışına ve üç mühim sual olan nereden geliyorsun, necisin, ve nereye gidiyorsun sorularına kısmi cevaplar taşımasıdır. Kısmi cevaplar dememizden kasıt mitlerin çoğunlukla o kavimlerle ilgili olmasıdır balıkçılık yapan kabile gibi.

Mitleri bilmek demek nesnelerin kökenindeki sırrı öğrenmek demektir. Bir başka deyişle, yalnızca eşyanın var olma aşamasına geldiği değil ama aynı zamanda ortadan kaybolduklarında yahut özü unutulduğunda nerede bulunacakları ve nasıl yeniden ortaya çıkarılabilecekleri de bu yolla öğrenilir. Eşya köken ilişkisinde isimlendirme/adlandırma, insanlığın bir zamanlar bildiği ama zamanla hakikatini/özünü unuttuğu sonraları sadece dışını, kabuğunu kullanma biçimine dönüşmüştür. İsimlendirme ile birlikte hakikati/özü es geçilmeye başlanmıştır. Etimoloji bu özü kısmi de olsa hatırlamamıza yardımcı olur. Zaten etimoloji ve mit bu anlamda bir benzerlik taşımaktadır. Birisi olayları, kahramanlıkları günümüze aktarırken diğeri de isimleri ve anlamları aktarmaktadır. Etimoloji bu manada farklı bir mit türü yahut mitolojinin bir alt dalı gözüyle de bakılabilir. Az önce söylediğimiz “özü unutulduğunda yeniden ortaya çıkarmaya” misal efsun-efsane-sihirli zaman ilişkisi verilebilir. Özü unutulan nesne için örnek verecek olursak ay kelimesi incelenebilir. Ay İngilizce “moon” demektir. Moon kelimesi Latince “metiri”(to measure) den yani ölçmek zamanı ölçmekten gelmektedir. Yazımızı üç mühim suale tam cevap veren, bütün insanlığa gelen özü unutulanı yeniden ortaya çıkaran ve diğer bir ismi Zikir yani hatırlatma olan Kitap’tan da ay örneği ile sonlandırıyoruz.

“Sana hilâlleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; özellikle hac için vakit ölçüleridir. Evlere arka taraftan girmeniz fazilet değildir. Asıl fazilet, haramlardan sakınan insanın gösterdiği fazilettir. Öyleyse evlere kapılardan girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki umduğunuza kavuşasınız.”

BAKARA SURESİ-189

Ayet özü unutulanı yeniden hatırlatmakta ve “insanlık” için olduğunu vurgulamakta. Bu manada insanlık kaybettiğini tekrardan bulabilir.

5 Comments

  1. İlhan dedi ki:

    “Mitleri bilmek demek nesnelerin kökenindeki sırrı öğrenmek demektir.”
    Çok güzel bir tespit, elinize sağlık.

    • Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

      İlhan bey;
      Tespit bana ait değil. Mircea Eliade’nin kitabında geçiyor ve kendiside yerlilerden mi öğrendi yoksa kendi tespiti mi net bir bilgim yok açıkçası. Benzeri bir bakış açısı Ursula Le Guin’in eserinin uyarlaması Yerdeniz Öyküleri’nde kadim isim/köken üzerinden işlenmiştir.

  2. Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

    Pek yakın bir zamanda inşallah maalesef biraz gecikti

  3. berk dedi ki:

    Bir hayli zaman oldu. Bu yazının devamı ne zaman gelecek?

  4. Remzi Güzel dedi ki:

    Gerçekten enfes bir makale. Tebrik ederim.
    Devamını bekliyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir