Bir önceki yazı dizimizde gökler ve yer kelimelerinin batıni yönlerini incelemiştik. Bu yeni yazı dizimizde gökler ve yer kelimelerinin zahiri yönlerini incelemeye koyulacağız ve ilerleyen yazılarda yıldızlar, gök taşı gibi konuları gök konsepti içerisinde değinme maksadındayız.
Fikri seyahatimize şuan üzerinde bulunduğumuz dünya ile başlayacağız. Bu açıdan ilk olarak 12. Lema’da tefsir edilen 7 kat gök ve yere göz atmakta fayda var. Said Nursi’ye sorulan 7 kat gök ve yer sualine karşılık Said Nursi detaylı bir açıklama yapıyor.
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), çok bağışlayandır.”İSRA-44
“O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.”BAKARA-29
On ikinci Lema’da yedi kat semanın insanların fehmine göre değişeceğinden bahsediliyor. Bu kanaatleri maddeler halinde yazarsak;
*Bir kısmı güneş sistemindeki 7 gezegeni
*Daha başka bir kısmı küremize benzer zevilhayatın makarrı(meskeni) olmuş semavi yedi küre-i aharı
*Diğer bir kısmı bizim güneş sistemimizin benzeri yedi tane daha güneş sistemini
*Daha diğer bir kısmı madde-i eseriyenin teşekkülatı yedi tabakaya ayrılmasını
*Daha geniş bir fikirli tabakanın yıldızlarla yaldızlanıp bütün görünen gökleri bir sema sayıp onu bu dünyanın semasıdır diyerek, bundan başka altı tabaka-i semavat var olduğunu fehmeder
* Ve nev-i beşerin yedinci tabakası ve en yüksek taifesi ise semavat-ı seb’ayı alem-i şehadete münhasır görmüyor; belki ahiret alemleri ve gaybiye ve dünyeviye ve misaliyenin birer muhit zarfı ve ihatalı birer sakfı olan yedi semavatın var olduğunu fehmeder.
Bu fehme göre değişen fikirler kendi içlerinde tutarlılığı olan fikirlerdir ve doğrulukları da vardır. Yedi kat yerden yedi kıtanın anlaşılabileceği gibi yedi ayrı dünyamız benzeri gezegenler içeren galaksilerde anlaşılabilir. Yahut güneş sistemimizdeki yedi gezegende anlaşılabilir. Bilinen tarih açısından Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarındaki insanlar olarak Amerika kıtasının varlığından ancak coğrafi keşiflerle haberdar olduk. O zamana kadar Amerika kıtasından haberimiz yoktu. Gelişen teknoloji ile Amerika kıtasını ve oradaki yerel halkı tanımış olduk ve Kızılderili diye dilleri ve ten rengi nispeten farklı olan insanların varlığından haberimiz oldu.
Teknolojik gelişim devam etmekte ve insanlar yeni gemiler, uzay gemileri yapmakta. Bu yeni gemilerle de yeni yaşam alanları aramaktayız. Henüz yeni bir yerleşim yerine tam olarak gidemesek de bu yönde hazırlıklarımız devam etmekte ve insanlık bir gün Mars’a ulaşacak. Sonrasında diğer gezegenler, güneş sisteminin dışı, başka güneş sistemleri ve galaksiler arası seyahate kadar gidebilir bu serüven.
“Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.” Rum-22
Ayette gökler ve yerin yaratılmasına vurgu var. Sonrasında ise dillerin ve renklerin farklı olmasından bahsediliyor. Yazının başında bahsedilen gökler ve yer kelimelerinin fehme göre değiştiğine değinmiştik. Bu açıdan gökler ve yerden atmosferi ve dünyamızın yedi kıtasını anlayan fehme göre Kızılderililerin keşfi ayetin anlam tabakalarından bir tanesi olacaktır. Peki fehmimizi biraz daha genişletirsek ve gökler ve yer kelimelerinin daha kapsamlı olduğunu ve başlayan bu uzay yolculuğumuzda Kızılderililer gibi renkleri ve dilleri farklı olan insanlarla karşılaşmayacağımızın bir garantisi var mıdır? Bu açıdan, uzay yolculuğunun şuan için öncüsü olan NASA’nın yakın zamandaki şu açıklaması da hayli dikkat çekici
“10-20 yıl içinde uzaylılarla tanışmaya hazır olun.”
http://www.hurriyet.com.tr/nasa-uzaylilarla-tanismaya-az-kaldi-28678651