Ben Kimim – 5 / Müzik ve Elest Bezm-i ve Nur’u Muhammedi
Mart 13, 2025
Gölge ile Güneş Arasında
Nisan 1, 2025
Hepsini Göster

Gök Kapılarını Ararken

Uzun bir aradan sonra şükürler olsun, tekrar yeni bir yazı paylaşabiliyorum. Bu marifet ve hikmet yolcuğumuzda ardı arası kesilmeyen esmâyı ilahiyenin tecellileri olan hadiseleri tevil etmeye çalışacağız. Gökte haber, yerde ibret alacak pek çok şey var. Bunlara dikkat kesileceğiz.

Ve şükür sebebi olan kutlu Peygamberden istifade etmeye çalışacağız. Bediüzzaman’ın dediği gibi “Maddiyat âlemi Cenab-ı Hakkın envâr-ı nimetini cezb etmek için hakîki bir ihtiyâcla şemse muhtaç olduğu gibi, âlem-i mâneviyat dahi rahmet-i İlâhiyenin ziyalarını almak için şems-i nübüvvete muhtaçtır.“¹ Bu siteden O’na (s.a.s) yani Ahmed-i Mahmud-u Muhammed Mustafa’ya binlerce selam olsun.

Muhammed –Aleyhisselâm– bir rahmettir. Gök kapıları yağmur denilen rahmetle açıldığı gibi, Peygamberimize de vahiy kapısı rahmet eseri olarak açılmış, O’na bağlananlar o kapıdan rahmete ermişlerdir. Bu yazı serimizde göklerin kapısını açan ve o kapıyı ardındakilere açık bırakan şanlı Peygamberin sözleriyle gök kapılarını ara(la)maya çalışacağız.

O Hayy ve Kayyumdur. Biz dahi O’nun ismiyle başlarız..

İbn Abbas (r.a.) rivayetle:

Bir gün Resûlullah (s.a.s.), ashabıyla otururken gökyüzünde hızla süzülen belirgin bir bulut gözlem etti. Hemen etrafındakilere dönerek sordu:

— “Bu nedir?”

Ashabından biri:

— “Bu, sahâb (سَحاب( yani buluttur.”

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu:

— “Hayır! Yeryüzü halkı buna ‘bulut’ (سَحاب( der; asıl adı ise ‘anân’ (عَنَان(’dır.”

Ardından şöyle devam etti:

— “Yeryüzü ile ilk gök arasındaki mesafe beş yüz yıl kadardır. Birinci göğe varmak için beş yüz yıl, ikinci göğe ulaşmak için beş yüz yıl daha yol kat etmeniz gerekir. İşte böyle, yedi göğü teker teker aşarsınız. Yedinci göğe ulaştığınızda, orada, keçi şeklindeki melekler bulunur; onların yüceliği öyle ki, beş yüz yıl yol kat ettiğinizde ancak dizlerine ulaşabilirsiniz.”²

Alemin onun hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed (s.a.s.)’in mübarek sözlerinin farklı şekillerde rivayetleri mevcuttur. Ancak hemen hepsinde bu bulut hadisesi geçer. İlginçtir yedi kat gökten bahsederken bakışlarını önce hızla hareket eden bir buluta odaklıyor. Ardından bunun ne olduğunu soruyor. Sonrasında ise gelen cevabı düzeltiyor ve devamında yedi göğün ötesine giden yolu tarif ediyor.

“Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânı öğretene and olsun ki, beşîr ve nezîr olan zâtın bakışı ve herşeyi inceden inceye tetkik eden basireti, hakîkati hayale karıştırmak veya benzetmekten yüce, dakik ve parlaktır; hak olan mesleği ise, insanları aldatmak veya yanıltmaktan müstağni, münezzeh ve yücedir.”³

  • İlk olarak hızla süzülen o bulutun bu seyahatle ilgili olma, bu seyahatte seyretmekte olan bir araç olma ihtimali var. Yani bir taşıt, belki yer yüzünü gözlemleyen bir uzay gemisi.⁴
  • İkinci olarak bu bulutun bu yolculuğun tarifinin bir parçası olması muhtemel. İşte bu durum şu anda direkt bizi ilgilendiriyor. O halde bu bulutun tarifine odaklanalım.

İkinci bölümde inşallah bulut kavramlarını, “sahâb” ve “anân” kelimelerinin etimolojisini ve “hava uzayı” fikrini ele alacağız.

Peygamberimize ve O’nun ailesine yer ve gökler dolusu en mükemmel selâmlar olsun.

 

¹Said Nursî, Mesnevî-i Nuriye, s. 139, Envâr Neşriyât, İstanbul 19961
²Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr2
³Said Nursî, Muhakemat, s. 146, Envâr Neşriyât, İstanbul 1996
⁴Tabii ki böyle bir bilginin bize sadece o taşıtla temas kurduğumuzda ya da o andaki o taşıtı gelecekte, mübarek sözlerinin muhatabı olan bizler bizzat inşa etmiş olduğumuzda faydası olurdu sanırım.

 

10 Comments

  1. Berk dedi ki:

    Çok enteresan bir tespit. İlk defa duyduğum bir mesele. Devamını merakla bekliyorum.

    • Emir Alaçam dedi ki:

      Berk Bey, ikinci yazımız yayınlandı: Yüzen Güneş.
      Üçüncü yazımız “Olanaklı Dünyalar” bugünlerde yayınlanacak.
      Kıymetlı yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. Özellikle melekût alemi (hava evreni) konusunda fikirlerinizi duymak isterim.

      • Berk dedi ki:

        Emir bey, yazılarınızı okudum. Konu ile alakalı aklıma gelen birkaç hususu paylaşmak istiyorum.
        Risale-i Nur’da “Hava Âlemi” ile alakalı olabilecek iki mesele aklım geliyor:
        Birincisi Hava Unsuru, ikincisi sizin de değinmiş olduğunuz Melekût Âlemi…
        Bediüzzaman’ın dört unsur ile ilgili yaklaşımları apayrı bir araştırma gerektirecek kadar yoğun ve orijinal. Bunlardan bir tanesi de dört unsurun her birini bir arş/taht; yani “idare merkezi” olarak değerlendirmesi. Hava unsuru da bir arştır/tahttır ve idare merkezidir. Ve diğer unsurlarda da olduğu gibi, ikişer mânânın idare merkezidir. (Bu arada çift başlı (Çift başlı kartal sembolü) bir idare tarzını biz daha çok meleklerde müşahede ediyoruz. Harut ve Marut; Münker ve Nekir; kiramen katipleri ve Risale’de geçen ve Küre-i arz’ın yönetimi ile alakalı olan Sevr ve Hut melekler gibi… Melekleri de melekût âlemi ile alakalı düşünebiliriz –bir açından-…) Bu iki mana “Emir” ve “İrade”dir. Emir ve iradenin Risalede işleniş şeklinde, kudrete ayinedarlığı nazara veriliyor. Bu, melekûta bir yakınlık demek. Sanki unsurlar, mülk alemi ile melekut alemi arasında berzahi bir varlık teşkil ediyorlar.
        Bir başka enteresan husus ise, Bediüzzaman’ın Hava unsurunun müthiş özelliklerini anlattığı bölüme “Hüve Nüktesi” ismini vermesi. Hava ile Hüve’nin okunuşu benziyor evet; ama sanki daha derin bir ilişki varmış gibi üzerinde durmuş Hüve Nüktesi’nde… Malumunuz Hüve, Mutlak olana; Ehad olana; Tek olana işaret eder bir zamirdir. Esma ve sıfat ötesi Zat-ı Ehadiyete… Tabii bu mevzu, bizim uğraştığımız, bütün zaman, mekan, uzay konularının ötesinde bir kudsiyete sahip… Ama nasıl bir misal, bir sembol özelliği var ki, Hava unsurunu böyle kudsi bir mana ile ilişkilendirmiş? Düşünmeye değer…
        Bu konular ile alakalı bir başka hakikat, “Nuraniyet Sırrı”… Bunu hem bazı hakikatleri anlatırken kullanıyor hem de melekler ile alakalı meseleleri anlatırken… Nuraniyet sırrı ve diğer sırlar, sadece basit bir delil getirme argümanı değiller; bunlar kainatın önemli ve evrensel düsturları… Bu şifreleri okumaya çalışarak, Risale-i Nur’un kozmoloji ve varlık anlayışı ve bu anlayışın vadettikleri hakkında mesafeler kat edilebilir. Kendi içinde çok girift ama tutarlı bir âlem sanki Risaleler.
        Bediüzzaman, 4 unsur ile alakalı bir inkılab yapıyor. Bunun yeteri kadar farkedilebildiğini düşünmüyorum. Ateş unsuru yerine nur unsurunu getiriyor. Bu nur unsurunu da maddi ve manevi nur unsuru olarak ikiye ayırıyor. Bunun çok hikmetleri var. Binlerce yıllık bir ateş unsuru geleneğini, maddi ve manevi nur unsuru olarak değiştirmesinin bir hikmeti, yine Risale-i Nur ile irtibatlandırdığı “Elektrik”in zuhuru olabilir mi?
        Bu açıdan günümüz fiziğinde popüler olan, Sicim, Zar ve Süper Çekim Modelleri yanında, onlar kadar saygı görmeyen ama kendilerinden faydalanabilecek senaryolarından “Elektrik Evren”, “Plazma Evren” (buradaki akışkanlık, yazınızdaki su ile alakalı değerlendirmeler ile beraber düşünülebilir. Güneş’in de plazmatik özelliği ile Katre olarak değerlendirmek gibi) incelenmeye değer görülüyor.
        Şimdilik bunları paylaşmak istedim.
        Hayırlı günler dilerim

  2. Musa Deliorman dedi ki:

    Amin.. Rabbim bu yıllar süren mesafeleri çok hızlı almanızı da nasip eylesin..Güzel ve meraklandırıcı yazınız için çok teşekkür ederiz. Geçen gün ilk defa bu nazarla bir bulutu uzunca seyrettim. Güzel tevafuk oldu.

    Ayrıca yazınız vesilesi ile tüm yazar ve okuyucularımızın da bayramını en içten dileklerimle kutluyorum.

    • Emir Alaçam dedi ki:

      Teşekkür ederim. Cümlemize. Sizlerin de bayramı mübarek olsun.

    • Emir Alaçam dedi ki:

      Ben teşekkür ederim nazik yorumunuz için. Hep birlikte yol alalım inşallah. Sizlerin de bayramı mübarek olsun.

  3. Sencer Gunduzalp dedi ki:

    Yıllar sonra tekrar çok güzel bir konu ve yazı ile dönüş yaptınız Emir Bey. Günümüzde de bulut (cloud) kelimesi, internette bilgi depolamak için kurulan sistemler için seçilmiş bir kelime. Devam yazılarınızda buna değinir misiniz bilmiyorum ama kendi adıma ilgimi çeken bir konu. Devam yazılarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.

    • Emir Alaçam dedi ki:

      Teşekkür ederim. Evet cloud teknolojisi gerçekten ilginç bir konu. Nerdeyse %99’u yer altında, su altında olan internet için Cloud, upload yüksek konum ifadeleri, hava ifadeleri kullanılması gerçekten ilginç. Kim, neden böyle bir isimlendirme yapmış ki? Yazının devamında o konu üzerine biraz dokunmak istiyorum. Hadisin devamı olan bir kısım var bazı rivayetlerde. Göğe yolculuktan sonra yer altına yapılan bir yolculuktan bahsediliyor. Hatta aşağı yapılan bu yolculuğun sonuna gidilse, bütün varlık ve semalar bitse bile sadece uçabilenlerin devam edebileceği hava evreni (şimdilik böyle isimlendiriyoruz) devam ediyor..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir