Allah ilmiyle her zamanı kuşattığı ve zaman üstü olduğu için bizim gelecekte edeceğimiz bir duayı geçmişte kabul edebilir.
Hatırladığım kadarıyla bu konu aklıma ilk kez lisede bir hocanın okunmuş sınav kâğıtları önündeyken sırayla notlarımızı açıkladığı sırada gelmişti. Sınav kâğıtları orada duruyordu ve notlar belliydi. Durum böyleyken ettiğimiz duanın bir manası olur muydu? O zaman şöyle düşünmüştüm, Allah benim şu an edeceğim duayı bildiği için geçmişte o sınavımın sonucuna etki edecek sebepleri yaratmış olabilir. Dolayısıyla şu an notu belli olan bu sınav için dua etmemin bir anlamı var.
Peki sınav sonuçları bu şekilde bana gizli olmasa ve zaten ilan edilmiş olsa ve ben dersten kalmış olsam “Allah’ım şu dersten geçmiş olayım” diye dua etmem dua edebine uygun olur mu? Bir manada olur çünkü sebepler planında bile sonuç hâlâ değişebilir. Örneğin hoca sınav sorularında, sınavı okurken ya da ilan ederken bir hata yapmış olabilir ama diyelim ki durum böyle değil ve sebepler planında değişmesi asla beklenmeyecek bir sonucu öğrenmişiz ve bunun değişmesi için dua ediyoruz. Bu hâlde yaptığımız dua, dua edebine uygun mudur?
Değişmesi mümkün olmayan sonuca örnek olarak şöyle bir misal verebiliriz. Diyelim bir sevdiğimiz riskli bir ameliyata girdi ve ölme ihtimali az değil. Ameliyat bitiyor ve doktorun sonucu bildirmek üzere bize yaklaştığını görüyoruz. Bu sırada ettiğimiz dua, eğer sonucu bilmiyorsak hâlâ kabule mazhar olabilir, yukarıda bu durumdan bahsetmiştik. Peki doktor bize sevdiğimiz kişiyi kaybettiklerini bildirse ve biz de gözümüzle görsek ki o kişi ölmüş. Hatta daha sonra bu kişiyi defnetmiş olsak. Bu durumda hâlâ bu kişinin ameliyatta ölmemiş olması için dua etmemizin bir manası olur mu?
Buna verilecek cevap dua edenin seviyesine göre değişebilir. Belli seviyelerdeyken böyle bir durumda dua eden artık duasında edep sınırını aşıyor ve imkânsızı istiyor olabilir (Buradan sonrası kendimce bazı akıl yürütmelerden ibaret, bir bilgiye dayanmıyor.) fakat duadaki edep herkes için aynı olmayabilir. Örneğin sebepler perdesini müşahede edemeyecek hâlde bulunan biri, zaten duasıyla talep edeceği sonucu imkânsız bilmiyor ki edepsizlik ediyor olsun. Böyle biri başkalarına imkânsızı istemek gibi gözüken bir dua edilebilir, mahiyetini bilemeyeceğim bir şekilde bu dua kabul de edilebilir, hatta öyle bir şekilde kabul edilebilir ki kimse burada bir keramet, mucize de görmeyebilir. Dışarıdan bakanlar için o ölen kişi zaten hiç ölmemiştir, ameliyat başarılı geçmiştir. Onlar başka bir zaman akışını hiç yaşamamış gibidir. Bazen böyle de olmayabilir, “Kum biiznillâh!” sırrıyla dirilen tavuk gibi ya da Hz. İsa’nın dirilttiği ölüler gibi sebepler perdesi yırtılarak da bu dua kabul olabilir.
Başka bir insan düşünelim. Bu insan, buradaki akıl yürütmeyi kabul ederek bazı insanların imkânsız gibi görünen şeyler için dua edebileceğini ve bunun edepsizlik olmadığını düşünüyor ama kendisi de bu seviyede olmadığını (böyle biri bahsettiğimiz seviyenin gerisinde ya da ilerisinde olabilir) biliyor. Bu kişi için duada edep nedir? Sadece bu kabulü veya -o seviyenin ilerisindeyse- bilgisi, kendisi o an o hâlde olmasa dahi acaba o hâlde olan bir kişi gibi dua edebilmesine izin verir mi? Dua edebi bu kişi için de değişir mi? Cevabını bilmiyorum.
2 Comments
Duanın makbuliyeti konusunda edep ile ilişkisi. Güzel bir yazı olmuş. Dua deyince aklıma Sad bin Ebu Vakkas RA aklıma geldi. Her zaman dosdoğru olması, adaletli davranması duasının kabulu için Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed SAV in mübarek dualarına mazhar olmasına sebep olmuştu. Ettiği duaların mutlaka ve hemen kabul olmasının yanında, ettiği duaların mazlumiyet anlarına denk geliyor. Dua da edep konusunu Sad bin Ebu Vakkas RA Hz. üzerinden da baksak bir çok konu çıkar gibi tefekkür etmeye. Ellerinize, emeğinize sağlık.
Geriye dönüp baktığımda ölmüş biri tekrar canlansın diye dua etmek istememiş olduğumu düşündüm. Sanırım orada hemen O’ndan geldik O’na gidiyoruz tevekkülü devreye girmiş. Ya da kaybettiğim sınavlardan sonra yine “hala kazandırabilirsin Rabbim” duası yerine “tabiki de yeterince çalışmadın, çalışmasılısın” nefisten bilme devreye girebiliyor. Sanırım kaybetmiş olduğum sınava edilen dua yerine, hemen “yeni sınavı inşAllah geçerim” dualarına dönüşüyor. Yazmış olduğunuz “Dua’da ısrar etme” konusuna ve tabiki bahsettiğiniz gibi edep konusuna giriyor.
Güzel bir konu inşallah cevapları yazarlar ve okurlara ulaşır ve bizimle paylaşır. Dua’da ısrarımızı sürdürmeli yoksa vazgeçip, tevekkül edip, kabul edip yeni dualara yelken mi açmalı?