Bir varlığın bilinçli olduğunu hangi delillerle kesin olarak ispat edebiliriz? Fenomenal bilincin sübjektif niteliği düşünüldüğünde bunun cevabı açıktır. Kendi bilincimiz dışında hiçbir varlığın kesin olarak bilinçli olduğunu ispat edemeyiz. Ama diğer tüm insanları bilinçsiz kabul etmek için de bir delilimiz yok. Bu konuda kesin bir hükme varmamız zor. Kural olarak -bu kuralın istisnaları olabilir- iddia sahibi iddiasını ispatla mükelleftir desek de burada iddianın ne olduğu muğlak hâle gelmektedir. Örneğin aşağıdaki iki iddiadan hangisi ispata muhtaçtır?
İddia 1: Yalnızca benim bilincim vardır. Diğer tüm insanlar bilinçsizdir.
İddia 2: Benim bilincim vardır. Bana benzer olarak gördüğüm diğer tüm insanların da bilinci vardır.
Neredeyse hepimiz ikinci iddianın doğruluğuna inanırız. Bunun için bir ispat da aramayız (arasak da muhtemelen bulamayacağız). Bu yaygın bir önkabuldür. Kendimize benzeyen insanlar hakkında böyle bir önkabule sahip olmamız anlaşılabilirdir. Fakat bize benzemeyen ya da sadece şeklen benzeyen varlıklar hakkında nasıl düşünmeliyiz? Bunlar hakkındaki iki iddia örneğin şu olabilir:
İddia 1-a: İnsan dışındaki varlıkların, bunlar insan gibi hareket etseler de, bilinçli oldukları ispata muhtaçtır.
İddia 2-a: İnsan gibi hareket eden varlıkların da insan gibi bilinçli olduğu kabul edilmelidir. Bu varlıkların bilinçli olmadığı iddiası ispata muhtaçtır.
Bu konuda ispatın mümkün olmadığını söylemiştik. Bu durumda iş, bu iddialardan birinin kabul edildiği anda bitmektedir. Bu iddialardan hangisi bir önkabul olarak benimsenmeye daha layık olduğunu tespit etmemiz gerekmektedir.
Bu kararı vermek için risk kriteri benimsenebilir. Bilinçli olma (ve acı çekme) ihtimali olan bir varlığı bilinçsiz kabul ettiğimizde ve buna göre davrandığımızda meydana gelebilecek sonuçlar korkunçtur. Örneğin Descartes hayvanların bir ruhu olmadığını, makine gibi olduklarını, dolayısıyla acı da çekmediklerini düşünüyordu. Ona göre bir hayvanın zarar gördüğünde verdiği tepkiler yalnızca bozulan bir makinenin çıkarttığı arıza sesleri gibi seslerdi. Ortada acı çeken bir varlık bulunmuyordu. Bu sebeple bir köpeği duvara çivileyip canlı canlı keserek inceleyebiliyor ve durumdan rahatsız olmuyordu. (1)
Bir köpek duvara çivilendiğinde gerçekten acı çeker mi sorusunu mutlak bir kesinlikle cevaplamak mümkün değildir. Ama eğer köpeklerin gerçekten acı çekme ihtimalinin olduğunu kabul edersek, bu bir ihtimal olsa ve kesin olmasa da, bir varlığa gereksiz yere acı çektirme riskini almamamız gerektiğini de söyleyebiliriz. Bir köpeğe acı çektirmekten kaçınmanın bize getirdiği ekstra bir yük yoktur. Köpeklere eziyet etmemek hayatımızı önemli ölçüde zorlaştırmaz. Köpeklere eziyetten kaçınmanın bizi soktuğu ahlaki bir ikilem bulmak da çok zordur (belki hayvan deneyleri gibi örnekler bulunabilir).
Denilebilir ki, eğer kaybedeceğimiz önemli bir şey yoksa acı çekme potansiyeli gördüğümüz tüm varlıklara gerçekten acı çekebileceklerini kabul ederek yaklaşmak en makul ve zulmetmekten kaçmak için en tedbirli çözümdür. Asıl sorun, acı çekme ihtimali olan (acı çekip çekmediğinden emin olmadığımız) ama onlara acı çekiyormuş gibi davrandığımızda kaybedecek önemli şeylerimizin olduğu varlıklar konusundadır. Böyle bir ihtimalde “fazla” tedbirli davranmak da başkaları açısından zulüm olabilir.
İnsan gibi davranan bir robotun acı çekebileceğini kabul etmek ve ona buna göre muamele etmek insanlar için önemli kayıplara sebep olabilir mi? Bu soruya verilecek cevap İddia 1-a ve İddia 2-a’dan hangisinin kabul edilmesi gerektiği konusunda yol gösterecektir.
Bir sonraki yazıda bu soruya cevap aramaya çalışacağız.
UFUK NUR KILIÇ
(1) https://boingboing.net/2011/06/30/richard-dawkins-on-v.html?dlvrit=36761