Üçüncü Bölüm – Keşif
Aralık 14, 2024
Ben Kimim – 4 / Felekler, Hareket ve Dualite
Ocak 11, 2025
Hepsini Göster

Ben Kimim? – 3 / Nokta

Birbirine çarpan iki elin sesini biliriz..

Ya çarpan tek bir elin sesi nedir?

Bir Zen Koanı

 

Nokta

Uzun bir aradan sonra merhabalar. Bu yazı dizisinde bir Aktarıcı olarak Musa’nın hiçbir zaman önemini yitirmeyen Sen kimsin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? Sorularına cevap aramaya çalışacağım.  Bu sorularının cevabını arayan Musa’nın  iç dünyasına girerek, manevi yolculuğunun bir resmini ve bir rotasını nasıl çizmeye çalıştığını sizlere aktaracağım.

Musa, bu yolculuğunda “kendiliğini’i fark edip” onunla yola çıkıp, onunla dertleşip onunla zaman harcayıp, nihayetinde kendisi dediği şeye veda etmenin yolunu biraz daha kolaylaştırabileceğini düşündü.

Aslında kendi “biricikliğini” farkedip zaten O’nun (c.c.) Musa’ya vermiş olduklarını keşfedip, onları azık yapıp bu yolda sarfedebilmesi gibi denebilir. 

Bu hikayeye Musa’nın kendinde, kendinden daha değerli O’lana  olan yolculuğu da diyebiliriz. Tam bu aşamada Musa’nın kendisini izleyecek dışardan bir nazara ihtiyacı var. Bu bakış ya ona bahşedilen teçhizatları görüp onlarla O’na, O’nu anlatma gayreti sunabilir. Ya da zaman kaybettirici olabilir. Bunu kendisi keşfedecek. Musa, bu gayret dediği şeye tam uyan, onu heyecanlandıran yeni bir kavram bulmuştu. “Beyan”. Bu yazı yazma çabalarını artık “O’na (cc) bir beyan sunma” adı altında gerçekleştirmek istiyordu.

er-raḥmân ‘alleme’l-ḳur’ân ḫalaḳa’l-insân.1

“Çok merhametli. Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı,” buyurdu Allah. 

Insanı neden yarattı? “allemehu’l-beyân” (Rahmân, 4). Öğretilen beyan ile Allah azze ve celleye muhatap olsun diye.  

 

Musa: Kendimi ve O’nu tanımanın yollarından birisi beyan olabilir mi? 

İşte bu düşüncelerle yoğrulduğu bir akşam Musa’ya bir fikir geldi. “Ben kimim?” sorusuna destek olması için nereden geldiğini ve nereye gideceğini çizerek anlamayı denedi. Kalem ile Elif’e benzer doğrular çizerken duraksamıştı. En sade haliyle akla ilk gelen “İnnâ Lillâhi ve İnnâ İleyhi Râciûn: Biz Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz” ayeti bir grafik haline getirebilir mi? 

“Yeteri kadar indirgemecelik yapıyorsun birde O’nu (c.c.) şekle mi sokacaksın?”

Aniden bir ses geldi içerden. Acaba bu soruyu soran kim di? Ona şimdilik Kahya diyelim. Ona şu şekilde cevap verdi:

Musa: Senin kim olduğunu bilemiyorum ama haklısın. Zât’ı şekle sokmak cahillik ve hadsizlik olabilir. O zaman gelmek istediğim noktayı Mutlak veya Atman diye belirlesem ve onu da bir nokta olarak sembolleştirsem? 

Kahya: Sonsuzda seyahat etmek sonsuzdur. Seni acele ettiren şey de nedir?

Bu dialoglardan sonra araştırmalara başladı. Nokta sembolünü ilk kez kendisi bulmuştu. Heyecanlı bir çocuk gibiydi. Çünkü geçmişte nokta ile ilgili öğrendiklerini unutmuştu ve kendine özgün bir şey bulduğunu sanmıştı. 

*Bindu / Bir nevi Atman’in sembolü. Sanskritçe’de nokta anlamına gelir. OM’un tepesindeki nokta Turiya’yı, Mutlak Gerçekliği veya Saf Bilinci sembolize eder. OM hem Yoga Sutralarında hem de Vedanta’da önerilmektedir.2

 

 

 

 

Kahya: Farklı logoslar, farklı öğretiler aynı NOKTA’ya işaret etmek zorunda mı? Yoksa sen mi herşeyi bir araya getirmeye çalışıyorsun?

Musa: Yolun özü bir olduğu için hakikate varanlar aynı noktayı işaret ederler diye düşündüm. Şimdilik bazı büyük hatalar yapabilceğimi biliyorum ama bunları düzeltmem için yanlışlarımı tefrik etmem gerekmez mi? İnsan O’nu arayacak. O’na gitmek isteyecek ve cevap gelmeyecek öyle mi? Bunu düşünmek ne kadar ahmakça olurdu. Koşarak geleceğini kendisi bildirmemiş mi? 

“Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir zira yaklaşırım, o bana bir zira’ yaklaşırsa ben ona bir kulaç yaklaşırım.

O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim.” 3

Nitekim öyle oldu. Nokta sembolünün ne kadar isabetli olabileceğinin işaretlerini aldı. Uzun süren okuma ve araştırmalardan sonra, hayranı olduğu Hikmet ehlinin noktadan bahsetmeden geçmediğini gördü. Sadece nokta ile ilgili kitaplar (Noktatü’l Beyan), şiirler ve hadisi şerifler ile karşılaştı. 

Varoluş NOKTA ile başlar. Bu NOKTA her şeyin içinde olduğu tohum anlamında olduğu gibi; Mutlak varlığın bilinmesi için, ortaya çıkarılan YOKLUK anlamındadır. Mevcudatın tümü, içinde yokluk mefhumu olan NOKTADIR. NOKTA, tüm mevcudatın, varlık verilenlerin kendisi ve özetidir. İlmin başı NOKTADIR. NOKTA konulmuştur ki bununla varlık (vücud) bilinsin. Her şeyin izahı-beyanı bu NOKTADA mevcuttur. İlim şehrinin tanıtımı buradadır. Yokluğun ortaya çıkarılması varlığın bilinmesi içindir. Çünkü bu boyutta (mevcudat içinde) her anlam karşıtı ile bilinir. Tasavvufta NOKTA, ahadiyete işaret eder. Vahidiyetin batını AHADİYET, zahiri RAHMANİYET‘tir. Ne dün vardır ne de yarın! Evren her an oluş halindedir. “O her an yeni bir ilahi tasarruftur”. (Yunus Emre)

Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi vesellem), sahabenin seçkinlerinden oluşan Suffe ashabı ile bir sohbetlerinde buyurdular ki:

“Allah’ın bütün sırları semavi kitaplardadır. Semavi kitaplarda olanların hepsi Kur’andadır. Kur’an’da olanların hepsi Fatiha’dadır. Fatiha’da olanların hepsi Besmele’dedir. Besmele’de olanların hepsi “b”nin altındaki noktadadır.”

Bu sırada Sahabe arasında bulunan Hazret-i Ali, Peygamber Efendimiz’in kasdettiği manayı gönlünde duymanın zevkini zabtedemeyerek:

“Ene noktatu tahte’l-bau” “b”’nin altındaki nokta benim! diye bağırdı.

Peygamber Efendimiz, üstü kapalı olarak anlatmaya çalıştığı şeyin, tam olarak anlaşıldığını görmekten hoşnut olarak gülümsedi. Böylece Peygamber Efendimiz’in sözü Hazreti Ali’nin son sözü ile birleşip bütünleşti.

Musa da kendisine hakim olamayarak noktaya dair bahislerden sonra büyük bir şevkle eskizini tamamladı. 

İlk Eskiz

Musa: Daha derinleşmeden bitirdim ama bence bu gerekliydi. Kendimi durduramadım. Daha fazla emek harcanmaya değecek mi görmek istedim.

Kahya: Sanki bu sefer hızlı mı gittin? İçeride sonucu hemen görmek isteyen biri mi söyledi bunu? 

Musa: Bilemiyorum. Gerçekten bunu diyen kim, bunu çizen kim bilmiyorum. İstersen düşünmeden cevaplar verebilirim? 

Kahya: Sadece soruyorum. Cevap vermek zorunda değilsin. Benim görevim sadece farkına varman için sormak. 

Musa: Ben kimim’i ararken birde sen çıktın karşıma. Sen kimsin?

Musa içerde artık yalnız değildi. Kahya adını taktığı kişiyle “deli” gibi konuşup duruyordu. Ama içten içe mutluydu. Dengeye getiren sorular soran bir arkadaşı vardı artık. Onun hoşlanmayacağı şeyler söylesede onu sevmeye başlamıştı. Ama bir yandan kendisini sürekli “sonuç” görmek isteyen “acele et” diyen başka sesleri de duymaya başladığını farketti. “Ben Kimim” sorusunun cevaplarından bazıları bu iç seslerle ilgili olduğunu düşündü. 

İlk eskiz bittikten sonra biraz genel şablonu görmeye başladığı için mutluydu. Sonra tekrar “Nokta’ya” geri döndü ve araştırmalarını derinleştirmek istedi.

Başlangıç ve bitiş noktalarını sembolize etmek için NOKTA ne kadar harika bir şekil idi. “Bediüzzaman 30. Söz olan “ene” bahsine şu cümle ile başlıyor: “Ene ve zerre’den ibaret bir elif, bir nokta’dır”. 2 maksattan oluşan 30. Söz’ün birinci maksadı eneden ikinci maksadı da zerreden bahsetmektedir. 

Enenin âlemin bütün kapılarını açan bir anahtar olduğunu ene bahsinden biliyoruz. Bildiğimiz diğer bir husus da Birinci Söz’de bahsedilen her hayrın başının Bismillah olmasıdır. “Her işe” başlarken besmele çekiyorsak ve ene de “her kapıyı” açan bir anahtar ise ene ile besmele arasında bir münasebet olduğu kesindir.” 4

Musa araştırmalarına devam ederken 10 yıl önce bir büyüğünden arda kalan A4 kağıtlar aklına geldi. Besmeleden bahsettiğini hatırladı ve sakladığı yeri bulmak için uzun bir arama yaptı ve kağıtlara ulaştı. 10 yıl sonrasina gönderilen mesajlar gibiydi.

Kuran, Fatiha, Besmele / Kainat, Dünya, İnsan

Yani Besmele ve İnsan adeta Kuran’ın ve Kainatın sıkıştırılmış, ziplenmiş hali gibi. Besmele tohum (çekirdek), Fatiha ağaç, Kuran orman gibi.

Besmele “B” harfiyle başlar “M” harfiyle biter. Bittiği harfle Allah Resulü’nün ismi başlar. “Muhammed” (Meyve sonda gelir. Efendimiz (sav) yaratılış ağacının meyvesi.)

“B” nin altındaki nokta’nın ne kadar anlamlı ve derin olduğunu iyice farketmişti ve ruhunu  örten maskeler rahat durmamaya başladı.

Musa: Gerçekten mükemmel sembolleştirmeler bunlar. Ama rahatsız edici ve canımı sıkan bir şey var. Nokta bir derya. Bu alim zaatlar yıllarını verdikten sonra bu NOKTA’ya gelmişler ve dillendirmişler. Ben yolunda başında biri olarak kimim ki bununla ilgili yazıp-çizeceğim?

Kahya: Sıkılan şey nedir? Yazıp çizecek olan kim? Zaten bu sorunun cevabını aramıyor muyuz? Neden acele ediyorsun? Söylediğin alimler ve sen zaten o noktada değil miydiniz? Gerçek kendiliğimizi, özümüzü bulacağız dememişmiydik? Bu yolun yolcusu olduğunu iddia eden, karşısına çıkan ilk vadide pes mi eder yoksa gidebildiği yere kadar gitmeye mi çalışır? Hani Beyan nerede?

Musa: Haklısın. Aslında aklıma çok güzel bir fikir geldi. Loop olan bir bir GIF animasyon yapabilirim. Bu vesile ile video değilde bir gif ile bu manevi yolculuk döngüsünü kendimce farklı bir şekilde resmedebilirim. 

Kahya: Tüm bunları Allah için mi yapıyorsun? Yoksa Allah’a yönelmeseydin de bu tarz işlerle de uğraşır mıydın? Bu arada bir şeye odaklanmak yerine yine 3-4 farklı şeye dağıldığını da unutma.

Ene ve zerre’den ibaret bir elif, bir nokta’dır” cümlesinden “ene”nin “elif”, “zerre”nin de “nokta” olduğu sarihen anlaşılıyor. Besmelenin başındaki ilk harfin elif olduğundan, ancak bu harfin altına bir nokta getirilerek “B” harfine dönüşür. Elif cümlenin başında var olmasına rağmen okunmaz, ancak orada olduğu kesindir. Fakat bu harf cümlenin kendisine ait değildir. İşte insandaki ene de, besmelenin başındaki elif gibidir, aslında bizde olmayıp başkasının manasını gösterir. Elif harfi besmelede “B” harfinin manasını gösterir. B harfi de besmeleye “ile” mânâsı getirerek her işe Allah’ın adı ile başlamamızı, hayatın asıl mânâsı olan marifetullahı yani Allah’ı tanımamız gerektiğini söyler. “B” harfinin altındaki nokta da sanki bize “Sen bu kâinatta aczin ve fakrın ile bir zerresin, kibirlenme o elif sana ait değil, ama zerre olmakla birlikte enenin yani elifin altında bir nokta olduğunu idrak et ve üstündeki b’nin kollarına bak, yukarı doğru açmış da kollarını kâinata yayılan esmayı gösteriyor” diyor.

Musa kendi küçük dünyasında bir pırlanta bulmuş gibiydi. Görünen o ki bu henüz bir başlangıçtı. Yapmak istediği grafiğin en önemli parçası tamamdı. Hatta “kendisi”ni sembolize edeceği sembolde otomatik olarak ortaya çıkmıştı. 

 

Bir nokta idim kıldı beni kamet-i Tûbâ 

Giydirdi elifden beri ta ya’ye o Mevlâ 

Ayanda iken gizlice bir gevher-i yektâ 

Rabbim beni kıldı ulu bir kâbe-i ulyâ.

Kenan Rıfaî Hz.

 

Cümleyi bir NOKTA da görmek dilersen şüphesiz

Kâmile hoşça nazar kıl, gördüğün Rahmân olur 

NOKTA, tüm çizgilerin esasıdır.

Hallac-ı Mansur

 

Ademe eş NOKTAdır 

Gördüğün düş NOKTAdır 

Ademi adem eyleyen

3 harf ile beş NOKTAdır. 

Fâni Efendi

 

O halde, kardeş, insanın hakikati bir noktadadır. Hz.Ali kendisini bildi ve buyurdu: “Lev küşşife’l-gıta, mâ üzzidet yakîna.”
Yani: “Şöyle yakîn (kesin bilgi) hâsıl ettim ki, perde kalksa da yakînîm artmaz. Eğer sizden de perde götürülürse, benim ettiğim yakîn gibi size de hâsıl olur. Bundan artık daha başka bir şey olmaz.”

Şimdi ey yâr! O nokta sende de var. Eğer bilirsen, sana da yakîn hâsıl olur. Şek ve hayalden kurtulursun.

Ey kardeş, sende on yedi kuvvet vardır. Eğer bu kuvvetleri bilirsen, noktanın sırrına erersin.

Muhammed Nûrû’l-Arabi̇, Noktatü’l Beyan

 

Musa: Enneagram ve 4.Yol’u araştırırken, bir yerde O’nu sembolize etmeyi düşündüğüm an da Ouroboros yılanınından geldiğim yere bakar mısın? Az daha nokta yerine kendini yiyen bir yılan çiziyordum.

Kahya: Beni farkedip, makinenin otomatik komutlarını dinlemediğin için teşekkür ederim. Ama herşeyi çorba yapmaya meyillisin ey Musa. Seçtiğin bu mizacın güzelliklerini kullanmalısın ve her zaman hatırlamalısın. Bana ben demediğin ve benle özdeşmediğin sürece yoluna devam etmekte özgürsün. Ayrıca sesimi duyduğun için teşekkür ederim.

Musa: Senin kim olduğunu bilmiyorum ama bana iyi geliyorsun. Biliyor musun? Sen meydana çıktıktan sonra orantısız tepkilerim azaldı. Sen beni dengeye getirmek için gönderilmiş olabilir misin?

Kahya:  “Ben” hep burdaydım. Dikkatini dağıtma arkadaş canlısı seni!

Musa yüzünde gülümseme ile birlikte, büyük bir daire çizerek eskizi geliştirmeye başladı. Genel olarak kendi yolculuğunun bildiği noktalarını mekan teşkil etmesi için özellikle öne yerleştirdi. Mutlak(Nokta) – Nur’u Muhammed ve Müzik – Elest Bezmi – 4 Unsur ve Dünya – Dünya Hayatı ve Nefis Mertebeleri. Nokta’nın yolculuğunda ise gideceği hatları namaz ve müziğide sembolize etmesi için de 5 paralel çizgi olarak belirledi.

Musa marifet yolunda  yürümeye devam ederken Ulumu İslamiyenin bir mucizesi ola  Muhyiddin İbnü’l Arabi’nin Eş şeceretün Numaniyye eserinde bir NOKTA’ya geldi. 

Noktanın sırrı ve vahdet. Nokta bahsi tasavvufun önemli bahisleri arasında yer alır. İnsanı hakikate vasıl eden nokta, ilmi ledün ilmi dediğimiz Allah’ın İndinden ihsan olunan ilimle yakından ilintilidir. Meşhur veli mutasavvıflarından Kenan Rifai’nin ifadesiyle cümle yaratılan mükevvenat, Allah indinde sade noktadan ibarettir. O noktada bir nükteden ibarettir. İşte insanın bu nokta boyutunda kendisini tanıması önemlidir. Nokta, bir silsileler zinciri halinde varlığı ve oluşu açıklayan, minicik fiziki varlığının ötesinde, içinde zengin cevherler ve sırlar barındıran bir muamma. Vahdetin sembolü. Nokta. Damladan denizi bilmek. Zerreden güneşi görmek. Tohumdaki ağacı anlamak, velhasıl tüm alemi temaşa etmektir. Fizik onunla metafiziğe açılıyor. Metafizik de onunla fizikteki açılımlarını gösteriyor. 

Aynı eserde İbnü’l Arabi nokta’nın dört nevi olduğunu söylüyor ve noktaları şöyle açıklıyor.

Harfani Nokta, 

Zulmani Nokta,

Nurani Nokta,

Rahmani Nokta.

Harfani noktanın aslı Kur’andır. Bu da besmelenin basından ibarettir. Bu noktanın zahirde seyrinden kelimelerin harfleri, ayetler ve sureler meydana gelmiş. Bunların tertibi neticesinde de Kur’an zahir olmuştur. Basiret ehli noktada Kuran’ı ve Kuran’da da noktayı müşahede eder. Zira onlar için ne harflerin çokluğu noktanın vahdetine, ne de noktanın vahdeti harflerin çokluğuna perde teşkil eder. İşte bu harfani noktanın icmal ve tafsili esrarname i İlahiyenin birincisidir ki, ona Kur’an denir. 

Zulmani nokta, arzın karanlık merkezinden ibarettir. Gökler ve yer bu noktadan yayılmıştır. Maddi zahiri varlıkların dayandığı nokta burasıdır. Bu nokta bütün maddi varlıkların aslıdır. Zira zahiren bu noktanın seyri ile maddi mevcudat hasıl olmuş, mertebelerdeki tecelli neticesinde afak meydana gelmiştir. Basiret ehli bu noktada afakı ve afakta da bu noktayı müşahede eder. Onlar için ne zahirî mevcudatın çokluğu, noktanın aslının tek oluşuna, ne de noktanın aslının tek oluşu, zahiri varlıkların çokluğuna perde teşkil eder. İşte buna nasha-i afak derler. 

Nuranî nokta, insan vücudunun aslı ve ilahî tecellilerin zuhur mahalli olan kalpten ibarettir. Bu noktanın zahirde seyri ile insan vücudunun uzuvları ve onlarda tecellisinden de nefisler zahir olmuştur. Basiret ehli bu noktada bütün azayı ve bütün azada da noktayı müşahede ederler. Onlar için ne noktanın aslının bir oluşu, azanın çok oluşuna ne de azanın çok oluşu noktanın aslının tek oluşuna perde teşkil eder. İşte buna nüsha-i enfüs derler. 

Rahmanî nokta, ehadiyet mertebesinde zati noktadır. Buna taayyün-i evvel derler. Her mevcutta asıl olan varlık nuru işte budur. Bu nokta diğer üç noktanın esasıdır. Diğer üç nokta da bu noktanın verileridir. Bu üç noktada zuhur eden seyir ve tecelliler aslında hep bu noktanın seyri ile mertebeler meydana gelmiş. Evvelde, ahirde, zahirde ve batında tecellisinden de evvel ahir, zahir, batın bilinmiş, bulunmuş ve zahir olmuştur. 

Musa grafiği ana parçalara böldükten sonra İbnü’l Arabi’nin bu açıklaması ile güzel bir noktada olduğunu farketti ama “kendi grafiğini” değiştirmeden ona uydurmaya çalıştı.

Özellikle Zulman-i Nokta’da “Gökler ve yer bu noktadan yayılmıştır” ifadesinden sonra artık tam oldu gibi düşünmeye başladı ve grafiği güncelledi.

Musa noktayı araştırmaya devam ederken NOKTA-İ SÜVEYDÂ tabirine geldi.

Sadırdaki latîfelerin/letaifin hepsinin başlangıcı, bu siyah noktadır. Zahirî itibarıyla, beyne açılan ve İbn Berrecân’ın “fuâd” diye tabir ettiği bölümü ise beyne, oradan da zamanla, mekanla sınırlı olan dünyaya açılır. Kalbin siyah noktası ise onun Allah’a açılan zamansız mekansız yönüdür. Yere göğe sığmam diyen Allah’ın sığdığı nokta işte burasıdır. Aynı zamanda kainat da o nokta-i süveydâya/o noktaya, dürülü olarak sığar. 5

“Ben yerlere ve göklere sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığdım.” 6

Erzurumlu İbrahim Hakkı’ya göre ise nokta-i süveydâ kalbin ortasında yer alan siyah noktadan ibarettir. Bu siyah nokta, manevi güneşin doğduğu yerdir. Bu ise, kâinatın ruhu ve insan âleminin arşıdır.

Nokta-i süveydâ kalbteki bir nurdur. Siyah nokta olarak ifade edilmesi siyah olmasından değil, gayba bakan yönü itibariyle bilinmezliği ifade ettiği içindir.  

Musa: Siyah noktanın renginin neden siyah olduğuda bu vesile ile anlaşıldı. Nur’u sembolize etmemesi düşünülülemezdi. Çünkü bu grafiğin ikinci görevi her şeyin  Nur’u Muhammediye’den yaratıldığını göstermekti. 

Kahya: Ne çok alıntı yaptın değil mi? Müsadenle ilim şehrinin kapısı olan Hz. Ali’den faydalanacağın bir söz bırakayım sana. 

“İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı.” 

Devam edecek.

 

  1. Bakara Suresi, 156[]
  2. https://www.swamij.com/bindu.htm[]
  3. Buhari,Tevhid,50[]
  4. https://www.yeniasya.com.tr/akif-arslan/bismillah-taki-b-nin-esrari_333224[]
  5. https://www.islamveihsan.com/nokta-i-suveyda-nedir.html[]
  6. Aclunî, 2/195[]

2 Comments

  1. Ömer Tahir Karahanlı dedi ki:

    Son alıntınızla ilgili müsaadenizle küçük bir ekleme yapmak istiyorum.
    “İlim bir nokta idi, cahiller onu çoğalttı.”
    Buradaki cahillik özel bir cahillik lakin bu kelimenin ilk anlamındaki bir cahillik değil tam olarak bu cahillik alimlere has bir durumun özeti gibi. Bu tam bilememenin vermiş olduğu bir durum. Zira nokta, Sonsuzluk’un bir sembolü olması ve ihata edilememesi ve sonsuzlukta yolculuğun bitmemesi sebebiyle alimlere has bilememenin oluşturduğu bir durum için bu söz sarfedilmiştir.Peygamber Efendimiz(sav) de bu minvalde “Seni hakkıyla bilemedik!” buyurmuştur. Allah Tevhid etme gayretinizi(çokluktan tekliğe/noktaya) artırsın inşallah.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir