Dünyanın merkezi neresidir? Bu soru, cevabı çokça merak edilen bir soru olmuştur insanlık tarihi boyunca. Buradaki soru hangi açıdan merkez olduğuna bağlı olarak değişmektedir. Yazı dizimizde ise axis mundi kavramını ele almaya çalışacağız. Axis mundi konusuna geçmeden önce merkez kavramına bir göz atmak faydalı olacaktr. Merkez orta noktaya verdiğimiz isimdir. Yani kaynaklık eden nokta gibi anlaşılabilir. Merkez kavramı zamanla sembolleşmiş ve merkez sembolü ile ifade edilir hale gelmiştir.
Merkez sembolünün birçok farklı kullanımı mevcuttur. Maddi merkezler gibi manevi merkezlerde bu sembolizme dahil edilmiştir. Nihayetinde bütün merkez sembolleri bizi dünyanın merkezine ulaştıracaktır. Bu merkez ister ev, ister tapınak olsun isterse dağ olsun dünyanın merkeziyle irtibatlıdır. Her ne kadar dünyanın merkezi tatminkar bir sonuç gibi dursa da bunu daha da ileri götürebiliriz. Şöyle ki dünya yaratılmadan önce göklerle yerin bir olduğu ve bu birlikteliğin olduğu durumda, yön kavramı da olmayacaktır.Burada yön kavramı olmaması nokta sembolizmine de geçiş sağlar.
“İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim, onları birbirinden kopardığımızı ve her canlı şeyi sudan yarattığmızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?”
Enbiya Suresi – 30.Ayet
Bahsettiğimiz nokta sembolizmine ayette işaret vardır ki zamansızlık ve boyutsuzluk halini içerir ayetteki bitişiklik hali. Ancak bu ayrımdan sonra bir merkez sembolünden bahsedebiliriz.
Her inançta ister hak olsun ister batıl, bir merkez mutlaka olmuştur. Bu merkezin simgeciliği ve kozmolojik imaları, Mircea Eliade üç ana madde de toplamıştır.
1- Kutsal Dağ – ki burada gök ve yer buluşur.Dünyanın merkezidir.
2- Her tapınak yada saray bir kutsal dağ ile özdeşleşir ve merkez olur.
3- Bir axis mundinin geçtiği yerler olarak kutsal şehir yada tapınak, gök, yer ve yer altının birleştiği bir yer olarak görülür.
Bu maddelerin örneklerine bakmakta fayda vardır. Hint inançlarında Meru dağı dünyanın merkezindedir ve üstünde kutup yıldızı parlar. Ural-Altay halkları Sumeru dağının tepesinde kutup yıldızının asılı olduğunu düşünürler.
Buna benzer inançlara Finlerde, Japonlarda ve birçok farklı coğrafyada da rastlanmaktadır. Filistindeki Taabor dağı göbek(yerin göbeği) manasına gelmektedir. Tapınakların isimleri de kozmik dağa benzetilmiş ve “Evin dağı”, “Bütün toprakların dağının evi” “Gökle yer arasındaki bağ” gibi isimler almışlardır. Kutsal dağ ve tapınak ile merkez irtibatı bu şekilde ilişkilendirilmiştir.
Kutsal kentlerde de benzeri bir irtibatlandırma kurulmuştur. Babilin birçok isminden biri de “göğün ve yerin temelinin evi”dir. Şehir yer altıyla da irtibatlıdır. Çünkü şehir apsu kapısının üzerine inşaa edilmiştir. Apsu yaratılış öncesi Kaos suları anlamındadır. Aynı mimari gelenek Kudüs Tapınağı’nda da vardır. Tapınak “tehom(apsu kelimesinin İbranicesi )”un üstündedir. Bu tapınak mimarisi kadim bir bilgidir ve iki farklı örnekte kullanımını gördük.
Bu mimari yapının temelinde şu yatar, Kaostan Kozmosa bir geçişi temsil eder. Su üzerine inşaa için kadim bir bilgi demiştik ve Sicim Teorisi yazılarında şu ayeti tefsir etmiştik.
“ O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş’ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken “Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz” desen, inkârcılar “Mutlaka bu, apaçık bir büyüdür” derler.”
Hud Suresi – 7. Ayet
Bu mimari bilgiyi ilk kullanan ise atamız Adem(a.s)’dır. Yeryüzünün ilk mabedi Kabe’nin inşaa edileceği yerin bir su birikintisiyle kaplı olduğundan sevdiğimiz bir büyüğümüz bahsetmişti. Yani bir anlamda bu mimari kozmogoninin tekrarıdır bu mimari ve bu nedenle de kozmogonin merkezinde yer aldığından dünyanın merkezinde kabul edilir. Yazının başında bahsettiğimiz noktanın başlangıcına dahil olduğundan merkez sayılan farklı coğrafyada ki tapınaklar da dünyanın merkezi diye anıla gelmiştir. Bu sebeple merkezilik taşımışlardır.
Yukarıdaki örneklerde tapınak ve şehirlerin hangi sebeple merkezde sayıldığını açıkladık. Bu noktadan sonra ise yazımızın başlığı olan axis mundi ile devam edeceğiz.
Axis mundi mitolojide gök , yer ve yer altındaki ilişkinin olduğu yerdir. Daha yüksek ve daha aşağı alemlerle arasındaki iletişim bu noktadan sağlanır. İskandinav mitolojisinde de buna benzer bir ayrım vardır. Asgard, midgard ve alt alemler şeklinde. Gök, yer ve yer altı alemler olarak. Bu üçe ayrılmış evren tasavvuruna Demircilik – 4 yazısında değinmiştik. Haşr Suresi 1. ayet ile Taha Suresi 6. Ayeti’ne birlikte bakıldığında bu üçe ayrılmanın bir hakikat olduğu kanaatine varmıştık. Bu üç alemi birbirine bağlayan hayat ağacı inancı Orta Asya’da, İskandinavlarda, Cermenlerde ve Mezopotamyada ve birçok farklı yerde mevcuttur. Bu inanç masallara bile konu olmuştur. Jack ve fasulye sırığı masalı en eski masallardan birisidir. Masaldaki sihirli fasulyeler toprağa düştüğünde, devasa bir fasulye sırığına dönüşür ve göğe kadar ulaşır.
Sırığa tırmanan Jack o alemden sihirli harp ve altın yumurtlayan tavuk gibi şeylerle yeryüzüne geri döner. Burada Asgarda çıkma ve tekrardan Midgarda dönüşün izleri vardır. Üstelik Asgard altınların bol olduğu ve sihirli bir diyar olarak tasvir edilir. Bu bize şunun da ip ucunu verir ki, zamanında yaşanan olaylar zamanla unutularak birer masala(ustureye) dönüşmüştür. Devam edeceğiz.