Her insanın çocukluğundan kalan bir izi, bir hatırası vardır.O şey onu bir anda çocukluğuna götürüverir. Benim için de bu şey ”talaş kokusu”dur. Talaş kokusu aynı zamanda ağaçlarla olan ilk yakınlaşmam, onlara dikkatimi celb eden ilk mesajdır. Her insan çocukluğuyla ilgili hafızasında geçmişe dönük bir tarama yapsa, mutlaka ağaç ile ilgili bir anıya rastlayacaktır. Çocuklar için en güzel oyun parkı/oyuncak ”AĞAÇ”tır. İnsanın büyümesi(!) ile birlikte ağaç ile olan bu dostluk azalmaya başlar.Yerini hercai başka dostluklar (günümüzdeki teknoloji ürünleri/ucubeleri oyun(cak)lar) alır. Ne zamanki insan iç alemine tekrar bir dönüş yapar, ağaca olan ihtiyacını tekrar hissetmeye başlar. Nitekim çocuklarda ve bir nevi çocukluğa geri dönmüş sayılan ihtiyarlarda, bu ihtiyaç çok kolay gözlemlenebilir.
İnsandaki ağaca duyulan bu ihtiyaç, doğrudan ağacın hakikati ile, Yaratıcı’nın ağaç vesilesi ile insana verdiği mesajlar ile alakalıdır.
”Öyle ki, güya çiçek açmış herbir ağaç, güzel yazılmış manzum bir kasidedir ki, o kaside San’atkârının engin methiyesini şâirâne, hal diliyle söylüyor.” B.S.N.
”her bir ağaç birer mektub-u Rabbani ve…” B.S.N.
Adetullah gereği insan neye muhtaç ise Allah onu kemmiyetçe en çok ve ulaşılması en kolay şekilde yaratmıştır demiştik. Yeryüzündeki ağaç sayısının insan sayısından katbekat fazla olması, nev-i insanın ağaca olan şedit ihtiyacının en net göstergesidir. Ağaca olan düşmanlığın temeli de işte buradan gelir. İnsana eşref-i mahluk olduğunu hatırlatan bu varlıklar, insana düşman olan ve onun hizmetçileri tarafından, her daim yok edilmek ve unutturulmak istenmişler. Gelişen teknoloji ile birlikte bu tahrib, katliam şeklini almıştır.
Peki ağaca olan bu düşmanlığa karşı, ağaç ile Hz. Adem’den beri süre gelen kadim dostluğumuzu nasıl hatırlayacağız? Sani-i Zülcelal’in bu büyük ayetlerini nasıl okuyacağız?İşte bu yazı dizisinde insan ile ağaç münasebetini, İsm-i Evvel, İsm-i Âhir, İsm-i Zâhir, İsm-i Bâtın perspektifinden okumaya çalışacağım.
Devam edecek…
1 Comment
yazınızın devamını bekliyoruz