İnsanın Yaratılışı -2
Mart 10, 2025
Ben Kimim – 5 / Müzik ve Elest Bezm-i ve Nur’u Muhammedi
Mart 13, 2025
Hepsini Göster

Dördüncü Bölüm – Akar Alevlerde Yüzen Demir Toplar

Yerel halktan bizimle çalışan bir teknisyen ile birlikte şirket ziyareti için güney batı gün kuşağında bulunan bir endüstriyel kampüse gittik. Bizi güleryüzlü, kibar bir şekilde karşıladılar. Güvenlik eşliğinde alabildiğine geniş, kalabalık ve gürültülü açık ofislerin ortasından yürüyerek yeraltında bulunan sunucu odasına, yatay raylı sistemler ağını kullanarak vardığımızda kapıyı arkamızdan kapayarak bizi odada yalnız bıraktılar. Savunma sanayisi alanında çeşitli teknolojik donanımsal alt platformlar üretmelerine rağmen şirketin önemli çalışmalarının depolandığı bu oda konusunda oldukça rahat davranmaları beni şaşırtmıştı. Bana anlatılana göre, bizim kimi, nereyi temsil ettiğimizi iyi biliyorlardı ve en ufak bir şüpheli çalışmanın şirketleri ve hatta daha geniş çapta gezegenleri adına ne gibi olumsuz sonuçlara yol açabileceğinin farkındalardı.

Teknisyenimizin rahat ve çalışanların misafirperver tavırları heyecanımı dindirmişti. Galaksinin kaderini etkileme potansiyeline sahip gizli bir görevde değilmişçesine rahattım. Solunumum düzenli, kan ve yağ basıncım normal seviyedeydi. Hızlıca işe koyuldum. Rutin sağlık kontrolleri için sunucularda kurulu izleme yazılımlarının geriye dönük çıktılarını incelemek adına güncel değerlendirme algoritmalarını içeren taşınabilir hesaplayıcımı etkileşim tablasına bağladım. Bu sınırlı veri okuma izni olan güncel yazılımın içerisinde, ustaca gizlenmiş, veri analitiği departmanının direkt olarak kullandığı sunucuya yüklenen ve öncelikli olarak o departmandakilerin iş istasyonlarına kendini kopyalayacak olan, ve sonrasında etkileşimde bulundukları her kullanıcının iş istasyonuna kendini gizlice kopyalayacak, ancak yalnızca lojistik departmanındaki seçili kullanıcıların iş istasyonlarına ulaştığında kendini aktive edecek olan bir casus yazılım yüklüydü. 

Bana bildirilen kısmı bundan ibaret olan operasyonun sonraki adımlarını yöneticimin sesli görüşmesine şahit olarak öğrendiğime göre; bu casus yazılımın görevi, lojistik sevkiyat etiketleme sisteminde otomatik oluşturulan takip etiketlerine perdeli bir şekilde tarafımızdan sevkiyat takibini sağlayacak özel dizilimlerimizi eklemek olacaktı. Sonraki adımda daha önceden sızılan ana lojistik firmalarının sistemlerinden yerleştirdiğimiz bu özel dizilimli etiketlere sahip kargoları takip edebilecektik. Böylece bize çalışan yerel saha elemanları aracılığıyla kargo ara depolarında bekleme halinde olan kritik öneme sahip donanımlara gizlice kendi eklentilerimizi yerleştirip, gönderilecekleri adreslerde entegre edilecekleri kapalı sistemlere sızmaya çalışacaktık.

Bana verilen görevi başarıyla tamamlamış, dönüş yoluna koyulmuştum. Artık uzun bir bekleme ve izleme süreci başlayacaktı. Eğer bu kapalı devre sistemlere sızmayı başarabilirsek, bu donanımları satın alan şirketlerin etkinliklerini takip edebilme olanağımız oluşacak ve belki de Luyten ile Sentoriler arasında kurulan gizli ilişkilerden bir kısmının detaylarına vakıf olacaktık. İşimi iyi yapmak için kendimi inandırmaya çalıştığım resmi anlatıları gerçekten benimsemiş gibi hissediyordum. Bir takımın içerisinde yer almak, dayanışma kurmak, yabancı bir ortamda tanıdık yüzler ile birlikte olmak bana daha önce deneyimlemediğim bazı adını koyamadığım hisleri yaşatmıştı.

Endüstriyel kampüsün dışındaki park alanına ulaşana kadar güvenliğe ait bir çoklu-zemin aracıyla bol zıplamalı, bölgeye has sıcak metal kayalar üzerinde yetişen nemli organizmalardan tüten kokular eşliğinde, evimden çok uzakta bu yabancı ortamda ilk ve muhtemelen son defa gözlemleyeceğim manzaraları hiçbir detay kaçırmadan incelemeye çalıştığım kısa bir yolculuk yaptık. Kampüsün atık makine yağı ve çeşitli ağır gazlarını yoğunlaştırıp, ayrıştırarak metal talaş formunda geri dönüştürüp satarak geçimini sağlayan sefalet içindeki kenar mahalleden geçerken, araç sürücüsü betonarme bir çanak anten etrafında kümelenen yerel halkı göstererek yerel dilde ses tonundan aşağılayıcı olduğu anlaşılan bazı ifadeler kullandı. Teknisyenimize ne olduğunu sorduğumda bana; fakir halkın kimsenin görmediği büyük güçlerin varlığına inandıklarını ve bu antik verici aracılığıyla evrene dilek sinyalleri göndererek boşluktan medet umduklarını, ardından beyaz eldivenler takarak yerel kültürlerine ait bazı antik sözleri tekrarlayarak iki noktadaki elektrikli ateş etrafında sekiz çizerek bir elleri yere, diğeri gökyüzüne bakar şekilde iki yanlarında açık, yavaş adımlarla döndüklerini anlattı. Bu koşullarda yaşarken refah seviyelerini artırmak için tepkilerini yöneticilerine yöneltmek yerine hayali güçlere dilek göndermeyi tercih etmelerine şaşırdığımı söyleyerek yanıtladım. Ancak teknisyenin cevabı beni daha da hayrete düşürmüştü. Diledikleri hijyenik, sağlıklı, kaynakların adilce paylaşıldığı bir yaşam değildi; sefaletlerini fedakarlık sanrısı ile kutsayıp, yaşadıkları sıkıntıların sorumlularının dışarıda olduğu kabulü ile, gezegenlerinin iç ve dış tehlikelerden korunması, Titan ve Sentorilerin lanetlenip Luyten’in bu gezegenleri yok etmesini ya da hakimiyeti alarak kaynaklarını sömürmesini ve halklarını köleleştirmesini diliyorlardı.

Bu eski nesil, antik kaynak kodlu biyo-botlar nasıl olup da bu derinlikte detaylı kendi içinde tutarlı bir saçmalıklar paradigması etrafında kümelenmiş ve bunu nesillerce aktarmayı başarmışlardı, anlamak zordu. Bir biyo-bot olarak üretilmiş ve çaresizce uzatmaya çalıştıkları malzeme ömürlerini tamamladıklarında hurdaya ayrılacaklardı, ancak 70 yıla sığmayı kabullenememiş olacaklar ki kollektif bir bilinç oluşturup zamansız bir oluşumun parçası olarak sonsuzluğa ait hissetmekle kendilerini gönüllü olarak kandırıyorlardı. Titan’daki robo-psikologların genç ulularda her gün uğraştıkları algoritmik apati vakalarından sonra böylesi bir hastalıklı adanmışlık karşısında neye uğradıklarını şaşıracaklarına emindim. 

Sektörüme döndüğümde yerel ağda bir süre Luyten B’de sandığımdan daha da yaygın olan ve çeşitli bölgelere göre farklı isimler alan bu sefalet içindeki mutlu ve kendilerince bir davaya adanmış topluluklarla ilgili bazı hareketli görselleri seyrettim. Temel robotik ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanmalarına rağmen yakın tarihte bazı estetik-politik eylemlere imza attıklarını öğrenince şaşkınlığım bir kat daha arttı. Ancak ilk akla gelenin aksine bu eylemler kendi hükümetlerine yönelik değil, aksine gerçek sorumlulara korku ve sessizlikle boyun eğmekle birlikte inandıkları konforlu yalanlar sonucu tüm olumsuzlukların sorumlusu olarak gördükleri “dış güçler”e, yani Titan ve Sentori’lere karşıydı. 

Bunlardan biri kollektif bilinçlerini güçlendirme ve düşüncelerini yayma adına onbir bin Luyten yılında bir yakınlarından geçen bir cüce gezegene, uzak medeniyetlere ve onbir bin yıl sonra gelecek olan nesillerine aktarılmak üzere temel kaynaklarını derleyip, kopyasını bir mobil kütüphane görünümlü işaret kapsülü ile fırlatmalarıydı. Bu, düşünce dünyalarının zaman ve mekan kapsamının ne kadar geniş olduğunu gösteriyordu. 

Bir diğeri ise Titan’da üretilen gerçek mekanlı bir görsel filmde, Luyten sektörünü temsilen kurulan setteki duvar yazılarını yazmak için görevlendirilen Luytenli sanatçının, kendine verilen metnin dışına çıkarak Titan’da bilinmeyen bir dil olan Luyten dilinde gezegenimize yönelik aşağılayıcı, bizi kölecilik ve sömürgecilik ile suçlayan çok sert eleştiriler içeren yazılar yazmasıydı. 

Sefil görünümlerinin aksine son derece donanımlı gözüken bu yeraltı oluşumları, bunun gibi ezber bozucu, çoğunlukla estetik öğeler içeren, egemen güçlerin kontrolünde bulunan kitlesel iletişim araçlarının dışına çıkarak kurguladıkları bazı eylemlerle Titan, Sentori ve daha uzak gök cisimlerine mesajlarını vurucu şekilde iletebilecekleri ve geniş kitlelerin dikkatini çekebilecekleri yöntemler kullanıyorlardı. Kamusal alanlara bıraktıkları yasadışı veri notlarının, kendilerini sahte kimliklerle tanıtarak sızdıkları önemli toplantılarda yaydıkları yanlış bilgilerin ve benzeri eylemlerin sayısı oldukça fazlaydı. Sefaletleri ile etkinlikleri arasındaki tezat baş döndürücüydü.

Yorucu mesaimin sonunda saatlerimi bu garip topluluklara harcadıktan sonra istirahat amacıyla yatağıma geçtiğimde, bu oluşumların bir çoğunun öğretilerinde tekrarlanan ve tam olarak neye işaret ettiklerini anlayamadığım, istemsizce içimde bir şeyler uyandıran, acaba tüm bunların bir hakikat payı var mı dememe sebep olacak gizemli bir hitap kafamda dönüp duruyordu: “….ey akar alevlerde yüzen demir topları tersine döndüren kudret!”

 

2 Comments

  1. Berk dedi ki:

    Bu roman çalışmanızla yepyeni ve taze bir heyecan getirdiniz Yeşil Güneş’e Kerem bey.

    • Kerem Gökalp dedi ki:

      Teşekkürler Berk bey. Bu vesileyle Yeşil Güneş ailesi olarak çıktığımız bu yolda şevkimizi artıran, yolumuzu aydınlatan yorum ve katkılarınız için başta siz olmak üzere tüm değerli okuyucularımıza teşekkür ederiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir